30 Nisan 2014 Çarşamba

Marka Hikayeleri: Guerlain

Herkese merhaba!

Son zamanlarda hayatım uzun zamandır olmadığı kadar yoğun olduğundan pek yazamıyorum ama bugün marka hikayelerine çok fazla ürününü deneyemediğim ama çok sevdiğim bir marka olan Guerlain ile devam etmek istedim.


Guerlain'dan aldığım ilk şey bir yıldan uzun bir süre hep istediğim, aldığım gün de denemeye bile gerek duymadan "alıyorum" dediğim bu far paleti olmuştu. Bu far paleti, benim Guerlain far paletlerine olan hayranlığımı başlatan ilk şey oldu.

Les Fauves - 14


Sadece bir kat swatch!
Bu far paletini bu kadar beğenince, o aralar Amerika'da olan kuzenimden bir de başka bir tanesini istedim. O da 2 mat, 1 ışıltılı, 1 tane de ufacık simler içeren fardan oluşan, gümüş, gri ve gül kurusu tonlarını içeren 06 numaralı Les Fumés'di.



Bu palet bana çok hitap etmedi çünkü mat farları pek sevmiyorum. Benim aksime çok severek kullanacak olanlar da olabilir ama elimdeki 3 Guerlain dörtlüsünden bu elimin neredeyse hiç gitmediği tek palet.

Markadan en son aldığım şey Mart ayı başlarında "almayı asla düşünmem" derken bayıldığım, detaylı yazısını da yazdığım 503 numaralı Les Tendres far paleti.


Detaylı yazısı burada.

Markadan satın aldığım başka hiçbir şey bulunmuyor ama pek meşhur fondöteni Lingerie de Peau'yu denemiş ve yine onu da yazmıştım. Onu da okumadıysanız buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

Sephora'dan yaptığım büyük alışveriş esnasında o gün bana yardım eden Ceren hanım "çok içimden geldi, şu meteorites ı da bir deneyin" deyip meteorites için özel üretilen Guerlain fırçayla ürünü yüzüme hafifçe uygulamıştı. Onu da çok beğenmiştim ama muhtemelen gündelik makyajlar için uygun görecek kadar sade bir şey olmadığını düşündüm. Yine de aklıma takılmış olabilir ileride bir gün almak için.

Guerlain beni en çok fiyatlarıyla korkutuyor, en azından düzenli ve iyi bir gelirim olana kadar kendisinden yaptığım alışverişler seyrek olmaya devam edecek. Yine de piyasadaki bir sürü far markasını denemiş biri olarak söyleyebilirim ki Guerlain'ın en başarılı olduğu konulardan biri far paletleri. Özellikle de markadan aldığım ilk şey olan Les Fauves adlı, kızıl kahveler, koyu mercan ve somonumsu altın rengini bulunduran far paletini kesinlikle tavsiye ederim. O tonları beğeniyorsanız tabi.

Sizin Guerlain'dan en sevdiğiniz ürünler, sizi hayal kırıklığına uğratanlar hangileri? Paylaşmayı unutmayın!

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

25 Nisan 2014 Cuma

Bioderma Sensibio H2O Makyaj Temizleyici

Herkese merhaba!

Lisa Eldridge'in başlattığı furya ile Bioderma'nın bu makyaj temizleyicisinin peşinden koşan yüzlerce insanız herhalde. Ben şu ana kadar bir makyaj temizleyicinin mucizeler yaratabileceğini düşünmediğimden olsa gerek, bu ürünü hiç denememiştim. Ama madem bu aralar kullanıyorum, o zaman kendimce yorumlayayım dedim.


Bende 250 ml lik boyu var. Öncelikle ambalajının bu kadar sade oluşunu sevdiğimi belirtmem gerek. Oksijen şişesi gibi durmuyor mu sizce de?

Ardından markanın ürün için yaptığı kendi tanıtımına ve kullanım talimatlarına gelelim...


Öncelikle şunu söylemem gerek, bu bence alışkın olduğumuz hiçbir makyaj temizleyicisine benzemiyor. Ben şu zamana kadar L'oreal'in göz ve dudak makyajını temizlemek için ürettiği ürünü kullanıyordum ve gayet memnundum, hatta ikincisindeydim, sonra Bioderma'ya geçtim. Klasik bir göz makyajı temizleyicisinden çok daha farklı bence Bioderma Sensibio H2O.

Bence bu ürünle göz makyajı, özellikle de Benefit They're Real gibi iyi temizlenmediğinde kirpiklerde ağdalı bir his bırakan malzemelerin çıkartılmasına çalışılmamalı. Farla yaptığınız makyajı ıslak mendille bile hemen silebileceğiniz için bununla da rahat çıkarırsınız tabi ama yoğun bir liner ve normal ya da yoğun olarak uygulanmış rimeli çıkarmak bu ürünün işi değil bence. Gözümü ne kadar da ovuştursam doğru düzgün çıkarmıyor. Bu yüzden L'oreal'den kullandığım temizleyiciye memnuniyetle devam edeceğim.
Bunun dışında, bu ürünü en çok, makyajın o yoğunluğunu, ciltte uzun süre durduktan sonra cilde ağır gelen halini almak için sevdim. Yani Bioderma'nın bu ürününe temizleyici özelliği olan bir tonik gibi bakabilirsiniz. Uzun bir günün ardından eve geldiğinizde makyajınızı tamamen çıkarmakla uğraşmak istemiyor ve üstünüzü bir an önce değiştirip, bir şeyler yemeyi dört gözle bekliyorsanız, yine de makyajınızla oturmak istemiyorsanız alın bir pamuk, pamuğa ürünü dökün ve cildinizi güzelce bir temizleyin. Bütün o makyajlı cilt hissinden kurtuluyorsunuz ve cildi temizleyici ile yıkamayı biraz daha içi rahat erteliyorsunuz.
Ayrıca bir de liner, hele ki kuyruklu liner uygularken denk getirmek için bir kulak çubuğunu buna biraz batırdığınızda ucundan silmek istediğiniz liner ı hemen siliyor. MAC Fluidline olsa bile. Çok rahat düzeltme yapıyorsunuz yani liner uygulamasında.

Rahatsız edici bir kokusu yok. Yağlı değil, direkt su gibi. Ama göz makyajı için harika falan diyemeyeceğim. Dediğim gibi, makyajın ilk katını almak ve uygulama sırasında fazla kaçan liner ı kulak çubuğu köşesiyle düzeltmek için çok güzel.

Güzel bir ürün ama bir daha alacağım, bittiğinde eksikliğini hissedeceğimi düşündüğüm bir şey değil. Bu boyunun fiyatı 47,5 lira, ki böyle bir fiyatı ben hayatta vermem böyle bir ürün için.
Belki bunun seveni çok ama ben fazlasıyla memnun olduğum L'oreal'in makyaj temizleyicisinin tahtını devralacak kadar iyi bulmadım.

Siz bu ürünü en çok hangi alanda başarılı buluyorsunuz? Paylaşmayı unutmayın!
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

22 Nisan 2014 Salı

Nuxe Aroma Perfection Karma-Yağlı Ciltler İçin Nemlendirici

Herkese merhaba!

Geçtiğimiz günlerde Shiseido İbuki serisinin gece ve gündüz kullanıma uygun Refining Moisturizer adlı nemlendiricisini bitirdim ve birkaç günlük nemlendiricisizliğin ardından sıradaki nemlendiricime, Nuxe markasının Aroma Perfection serisindeki karma ve yağlı ciltlere özel nemlendiricisine geçtim.

Açıkçası bunu aldığım gün aklımda MAC'in Mineralize Charged Water serisinin yüz ve vücut losyonunu almak vardı. 100 ml lik boyu ve 103 lira olması, internette bulduğum sayılı yorumun hep mükemmel olduğunu söylemesi üstüne başka bir şeye bakmadan onu almak için Cevahir AVM'deki MAC şubesine uğradım ama ne cilt bakımı standındaki ürünün içinde zerre miktarda vardı yapısını denemek için, ne de şubenin stoklarında ürünün kendisi kalmıştı. Başka bir şeyi de araştırmadan almak içime sinmeyeceği için duruma canım çok sıkılmıştı ama eczaneden dermokozmetik markalardan birine bakayım dedim. Çalışanın tavsiyesi üzerine bunu aldım.


Genelde kozmetik alışverişlerimden önce ihtiyacıma göre ürünleri internetten araştırırken Makeup Alley'deki yorumlara kesinlikle çok önem veririm. Bu ürünü resmen o an işimi görsün diye almış oldum ama çok da memnun olduğum söylenemez. Canımı daha çok sıkan da, bunu almadan hemen önce YKM'de Biotherm'in Aqua Source nemlendiricisini yanında 3 deluxe boy deneme ürünüyle beraber 115 liralık set halinde görüp o an telefondan Makeup Alley puanına bakınca 5 üzerinden 3.9 aldığını görmem üzerine almamam, sonra eczaneden hiçbir şeyini bilmediğim bu ürünü almam oldu.
Yolda dönerken, aldıktan sonra baktım bu ürünün puanına, 2.7 gibi gayet vasat bir puan almıştı. Bu kadar küçük bir boyda olup fazlasıyla pahalı gelmesine bu da eklenince Aquasource setini almadığıma oldukça üzüldüm.

Ürün 40 ml ve 82.5 liraydı. 40 ml, düzenli kullanımla en fazla 3 ayda bitecek demek. Durmadan masraf yapamayacak biri için çok da iyi bir fiyat-ürün miktarı oranı yok.


Ben nemlendirici alırken üründen tek beklentim cildimi mümkün olduğunca neme doyurması. Bu ürünün gözenekleri sıkılaştırma vaadi de var nemlendirmenin yanında. Bu tip şeyler beni çekmiyor çünkü zaten milyon kere de peeling yapsam kurtulamadığım siyah noktalarım var. Siyah nokta dolu gözenekleri de sıkılaştırmanın anlamı yok. Temizlenebilmeli ki sıkılaşmasının anlamı olsun.

Cildim istediği kadar karmadan yağlıya dönük olsun, nemlendirici kullanıyorsam tek isteğim cildimin neme doyması. Bu ürün daha çok cildin tipini değiştirmeyi amaçlayan ürünlerden. İçinde L'occitane'ın karma ve yağlı ciltler için olan ürünleri gibi pirinç var. Nemlendiriciyi sürdükten sonra cildiniz fazlasıyla matlaşıyor. Nem ve yumuşaklık değil, mat bir cilt yaratıyor. Shiseido İbuki'nin nemlendiricisini kullananlar bilir, onu uygulayınca cilt yumuşacık ve neme doymuş oluyordu. Bunda böyle bir şey yok.
Gözenekleri sıkılaştırıyor mu, ona bir şey diyemeyeceğim. Dediğim gibi, zaten nemlendiricilerden beklentim bu değil.
Ayrıca gerçekten tuhaf bir kokusu var. Ben güzel kokuların kıymetini bilip, kötüleri de sineye çekme taraftarı olduğumdan kullanmayı bırakacak kadar rahatsız olmadım ama fark edilmeyecek türde olduğu kesin.

İyi iki yönü var: 1-ambalajı. Kavanoz ambalajlar kadar hijyeniklikten uzak değil. Tüp gibi ambalajıyla elinizi ürüne sokup çıkarıp durmadan, sadece kullanacağınız kadarını alıp uygulayabiliyorsunuz.
2-Gece kullanımdan sonra, sabah kalktığımda cildim eskisi kadar yağ salgılamış olmuyor. Biraz daha doğal, biraz daha mat bir görüntü veriyor. Cildiniz sabah kalktığınızda çok fazla yağ salgılamış ve parlamış oluyorsa, bunu önleyecek bir şey arıyorsanız o bakımdan işe yarıyor.
Ayrıca böyle bir vaadini görmedim ama hal-i hazırda yeterince açık tenli olmama rağmen sanki yüzümü biraz daha aydınlattı-beyazlaştırdı. Bunu da ilginç şekilde sevdim.
Ayrıca bu ürüne başladığımdan beri cildimde seyrek gördüğüm sivilce atakları dışında eskisinin aksine hiç sivilce görmez oldum. Eğer tek tük sivilce çıkaran bir cildiniz varsa bu açıdan da işe yarayabilir. Böyle bir vaadi de yok ama kullanmaya başladığımdan beri cildim gayet temiz halde. Hatta bunu abim bile fark etti, "senin suratında hiç sivilce çıkmamaya başlamış, nasıl oldu?" dedi geçenlerde. Bu nemlendirici dışında kullanmaya başladığım yeni bir şey olmadığı için yine bundan olduğunu düşünüyorum.

Bir nemlendiriciden beklediğim o neme doyurma hissini şu ana kadar sadece Kiehl's Ultra Facial nemlendirici ve Shiseido İbuki serisinin Refining Moisturizer'ında alabildim. Nuxe'ün bu ürünü tuhaf şekilde hem memnun kaldığım sonuçlar yarattı hem de asıl beklentimi karşılamadı. Ayrıca miktarının bu kadar az olmasıyla fiyatı birçok markaya kıyasla çok fazla geliyor. Sırf alır almaz bitmesin diye düzenli kullanmıyorum. İyi değil ama birkaç ay bir şey almayacağım için bunu aldığım son kozmetik malzemesi olarak aldım Ağustos ayına kadar. O yüzden beni idare etmesi gerek. :)

Ben bunu o gün eczaneden 82.5 liraya aldım ama dermomarket.com da 66 liraymış. Bunu da sonradan gördüm, buna da ayrı bir üzüldüm.

Böyle aşk ve nefret ilişkisi içindeyim bu ürünle. Yine de hala markanın diğer ürünlerini merak ediyorum. Eğer sizin denediğiniz ve sevdiğiniz Nuxe ürünleri varsa yorum bırakmayı unutmayın.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

18 Nisan 2014 Cuma

Make Up For Ever no52 Allık

Herkese merhaba!

Geçtiğimiz hafta uzun zamandır lila tonunda allık ararken Make Up For Ever'ın tam da mor bir allığı olduğunu gördüğümden Cevahir AVM'deki Make Up For Ever şubesine uğradım. Muhtemelen yurtdışındaki mağazalarında bulunan lila-mor tonundaki allığın burada olmadığını öğrenmeme rağmen diğer allıklar ve hatta farlar içinde istediğim tonu aramaya devam ettim.

Aslında Yves Saint Laurent'in yaptığı ve 130 liraya sattığı lila renginde bir allık var ve zaten benim bütün bu merakımı da onu bir uygulamada denemiş olmam başlattı, ama bir allığa o kadar vermek istemediğim için MAC ya da Make Up For Ever'dan daha makul bir alternatif arıyordum. Yine bulamadım, onu en başından söyleyeyim, ama bu sefer de şu ana kadar denediğim en mavi alt tonlu pembe allığı alıp çıkmış oldum o gün.



Bu allık şu ana kadar denediğim, mora en yakın pembe ama kesinlikle asıl istediğim ton değildi. Buna rağmen çok beğenerek aldım.
Her ne kadar allık desem de, Make Up For Ever bunu far kategorisine koymuş. Bu yüzden de markadan bekleyeceğinizden daha uygun bir fiyata, 50 liraya alabiliyorsunuz. Far standında ama ambalajında allık yazıyor, fiyatı da far kategorisiyle aynı. Tabi bu gayet güzel bir durum, hiç şikayetçi değilim!

Bu şu ana kadar denediğim EN pigmentli ton oldu. İnanılmaz koyu bir pembe ve teniniz de çok açıksa çok çok çok hafif uygulamanız gerekiyor.

Sırasıyla güneş ışığında ve karanlıkta böyle görünüyor.

Güneş Işığında

Karanlıkta
Bu parmağımı sadece bir kez sürüp, gelen miktarı elimin üstüne geçmiş halim. Yoğunlaştırmanın gereksizlik derecesini artık siz düşünün. :)

Eğer bu tonda bir allık arıyorsanız küçük boyutu ve 2.5 gram olmasıyla asla bitmeyen allıkların arasında az miktarıyla da "bir gün belki biter" hayalleri kurdurmasıyla sizi memnun edecekse Make Up For Ever'ın bu inanılmaz pigmentli ve rengini aynen veren 52 numaralı farını tavsiye ederim. Far mı allık mı hala tereddüt ediyorum ama farlar bölümünde allık olarak da kullanılabilecek tonlara bakarsanız ve 52 numarayı da sorarsanız hemen bulabilirsiniz.
Fiyatı 50 lira.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

16 Nisan 2014 Çarşamba

Sephora Mono Far - Purple Casino

Herkese merhaba!

Sephora'nın tekli ve bol ışıltılı farlarından elime geçen yılın ortalarında kuzenimden devralmam sonucunda geçen Purple Casino ile tanışacağız bugün. Kendisi benim far paletlerimde en sık gördüğüm mor tonlarına mono olarak katılmış olan tek farım.



Her ne kadar gün ışığıyla renk mordan çok, morumsu mavi gibi görünse de, birebirde baktığınız zaman içinde çok belirgin mavi ışıltı ve simler olan, koyu bir mor.


Renk çoğu kişinin gündelik makyajda kullanmayı tercih etmeyeceği kadar dikkat çekici bir renk olsa da, dikkat çekici renkler kullanarak göz makyajı yapmayı sevenler için de gayet hoş bir alternatif. Ben bunu bir keresinde gözleri çekik göstermek için gözün dış yarısına yapılan makyaj stilinde 2 diğer mor tonuyla kullanmıştım ve o gün görüştüğüm arkadaşım makyajımı çok beğenmişti.

Fiyatını bilmiyorum ama sanırım 30-40 lira arasında. Eğer rengini beğendiyseniz biraz dökülme sorunu yaşatsa da oldukça pigmentli olan bu farı Sephora mağazalarında bir deneyin bence. Dediğim gibi, makyajına biraz renk katmayı ve özellikle de moru sevenler için çok hoş bir alternatif.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

15 Nisan 2014 Salı

BeYu Diva Lash Mascara

Herkese merhaba!

Bugünün blog yazısı BeYu-Diva Lash maskara üzerine.
BeYu markası hala tam olarak nerelerden bulunabildiğini bilmediğim ama genelde bütçeye uygun kozmetik markalarıyla bir arada gördüğüm markalardan biri. Yanılmıyorsam mineral makyaj markalarından ve fazla bilinmeyen bir marka.

Bu rimeli geçtiğimiz sene annem yanında bir tane de kahverengisini hediye ettikleri için her zaman alışveriş yaptığımız mağazadan almıştı. Sonra hiç kullanmadı ve ben devraldım ve bugün blogda sizlere tanıtmak istedim.



Maskaranın çok iddialı bir ismi var: "Diva Kirpikleri". Hem hacim, hem kıvrım hem de uzatmayı vaad ediyor. Kirpikler kıvrılmadan uygulandığında böyle bir sonuç veriyor.



Bence iddia ettiği kadar abartılı bir sonuç vermese de hoş bir rimel. Kirpikleri birbirine yapıştırmaması, şu ana kadar denediğim rimellerden kirpiklere ağırlık yapmayan tek rimel olması, hoş bir kokusu bulunması ve 40-50 lira arasındaki "mantıklı" fiyatı ile dikkate değer. Çok ıslak bir rimel de olmadığı için uygular uygulamaz gözünüzü sıkmadıkça alt kirpik diplerine ya da göz kapağına bulaşmadan kuruyor.

Henüz uzun süreli denemediğim için gün içinde akma yapıyor mu, bir fikrim yok, ama gündelik makyaj için hoş bir rimel arıyorsanız ve BeYu markasına rahat ulaşabilenlerdenseniz bir şans vermeye değer.
Markaya ulaşma sıkıntısı yaşamıyor ve satıldığı yerleri biliyorsanız yorum olarak bırakırsanız çok sevinirim, ben Huzur giyim mağazalarında olduğunu biliyorum ama bir kozmetik mağazası için örnek veremem mesela. :)

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

14 Nisan 2014 Pazartesi

Marka Hikayeleri - Tom Ford

Herkese merhaba!

Marka hikayelerine bugün en sevdiğim ama bir o kadar da seyrek alışveriş yapmak zorunda kaldığım Tom Ford ile devam ediyorum.


Öncelikle, markadan değil de, Tom Ford'dan bahsetmek istedim. Çünkü beni markaya çeken şey arkasındaki bu inanılmaz başarılı adam.

Tom Ford, ilginç şekilde, girdiği her alanda hep en iyilerden olmuş. Bu yüzden kozmetik markasını yaratacağı zaman heyecanla bekleyen bir sürü kişi vardı. Ben de markanın Türkiye'ye gelişini 1 yıldan fazla bir süre beklemiş, arada Harvey Nichols'a gidip "ne zaman geliyor?" diye sorup durmuş olan kesimdenim.
Yıllarca Gucci için tasarımcılık yapan Tom Ford, daha sonra markadan ayrılarak kendi markasını kurmuş. Özellikle fazlasıyla meşhur güneşgözlüklerinin yanında, bir sürü kırmızı halı davetinde gördüğümüz ünlüleri gerek kıyafet, gerekse ayakkabı tasarımlarıyla giydiren Tom Ford'un "A Single Man" adlı, başrolünde Colin Firth'in yer aldığı yoğun dram türünde bir filmi de bulunuyor. Ford, filmin hem yönetmenliğini yapmış hem de kitabın sinemaya uyarlamasında senaryo yazım aşamasında ismi olan 2 kişiden biriymiş. Hatta bu filmdeki rolüyle Colin Firth, bir Oscar adaylığını da kapmış.
Tom Ford'un sinemada başka bir "elle tutulur" işi bulunmuyor o zamandan beri ama yaptığı her şeyde başarılı olduğu gibi, sinemada da önemli ve dikkat çeken bir başarı elde ettiği kesin.

Tom Ford kozmetik markası özellikle yurtdışında ünlülerin makyözleri tarafından fazlasıyla tercih edilen bir marka. Benim Jennifer Lopez'e olan ilgim ve çok seyrek de olsa makyözünden arada tüyoları kapabilme fırsatımla en azından Jennifer Lopez ile yıllardır çalışan Mary Phillips'in, ünlünün birçok makyajında Tom Ford tercih ettiğini biliyorum. Yine Mary Greenwell, kendi markasını çıkarana kadar Charlotte Tilbury, hep Tom Ford'un makyaj malzemelerini kullanıyordu. Charlotte Tilbury demişken, Tom Ford'un ilk reklam görsellerinden beri bütün kozmetik reklamlarındaki makyajlar dünyaca meşhur ve inanılmaz başarılı makyöze ait.

Gelelim benim markayla olan tüketici ilişkime...

Dediğim gibi, her ne kadar renkli kozmetikte üstüne tanımasam da, uçuk fiyatları ve son zamana kadar ruj ve ojeleri farklı mağazalarda satışa başlamış olsa da bütün ürünlerini getiren tek yerin Kanyon-Harvey Nichols olması sebebiyle markadan çok fazla alışveriş yapmadım.

İlk Tom Ford'um Ocak 2013'te aldığım Cognac Sable far paletimdi.


Bu far paletinin özellikle de açık ten için tam bir joker olacağını düşünerek almıştım. Farların pigmentasyonu ve özellikle de o bakır rengi simli far o kadar güzel ki, o zamanlar 190 lira vermiş olmama rağmen "iyi ki almışım" dediğim şeylerden biri Cognac Sable. Gerçi Tom Ford'dan aldığım hiçbir şey için pişmanlık duymadım şu ana kadar ama bu far paletinin kullanışlılığı pek rekabet yaratacak seviyede değil.
Paletin yazısı çok önceden blogumda vardı ama bir swatch görmek isteyenler için tekrar!




Sonraki Tom Ford alışverişim ancak bu yıl yine Ocak-Şubat ayı civarında gerçekleşti. Bütün bir yıl birikim yapıp bir kez daha Harvey Nichols'a gitmek ve bu sefer birkaç şey almak istediğim gün seçtiğim ilk şey, detaylı yazısını yazdığım Violet Fatale rujdu.


Ardından ise Frantic Pink allığı aldım, ve "bir fırçaya 200 lira verilir mi?" diye içimde 5-10 dakika muhasebe yaptıktan sonra "1.5 yıldır hayalini kuracağıma artık alayım gitsin" diyerek allık fırçasını almıştım.

Markadan şu ana kadar aldıklarım...


Özellikle allık fırçası benim makyaj fırçası algımı tamamen değiştirdi. Bu kadar mükemmel bir uygulama yapan, dünyanın en pigmentsiz allığını bile yoktan var eden, inanılmaz yumuşak ve sarılıp uyumak isteyeceğiniz kaşmir kılları olan bu allık için, istediği kadar uçuk olsun, 205 lira gerçekten değdi. Bir MAC allık fırçasıyla arasında dağlar tepeler dereler, aklınıza gelebilecek her şey kadar fark var. Gerçekten inanılmaz güzel bir şey.

Far paletleri deseniz zaten Tom Ford'unkilerle tanıştıktan sonra "en kötü" Guerlain yetiyor size. İki markanın da bu alanda muhteşem olduğunu biliyorum ve başka hiçbir marka bana bu alanda daha başarılı gelmiyor.

Rujlar... Violet Fatale inceleme yazısı düşüncelerimi özetleyecektir.
Allık... Başlarda markadan almama değmeyen tek şey olduğunu düşündüm ama şu anda özellikle de çok açık ten için Frantic Pink'ten daha hoş bir şeftalimsi pembe allık olabileceğini düşünmüyorum. İçindeki ufak ışıltılar da benim gibi ışıltılı allık severlerin gözünü iyi doyuruyor. Işıltı dediysem, MAC mineralize allıklar değilde, MAC'in çok meşhur Style adlı allığındaki gibi bir ışıltı. Sim değil, ışıltı.

Tom Ford'un özellikle de far paletleri ve rujları benim için kendi alanında tartışmasız en iyilerden. Yüz fırçaları da elimde olsa hepsini alacağım! Mükemmeller çünkü.

Sizin Tom Ford hikayeniz nasıl? Markadan sahip olduğunuz ya da almayı en çok istediğiniz şey(ler) ne? Paylaşmayı unutmayın!

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

10 Nisan 2014 Perşembe

Freeman Kayısılı Peeling & Nuxe Yüz ve Göz İçin Nem Maskesi

 Herkese merhaba!

Bugün size beraber harikalar yaratan iki üründen bahsedeceğim. İkisini de dermomarket sayesinde tanıdım.


Bir süredir iyi bir bakıma zaman ayıramadığım bir güne denk geldi ürünlerime kavuşmam. Uzun zamandır da peelingi ihmal ettiğim için hemen o akşam bu iki ürünü denedim.

Öncelikle Freeman peelingden bahsedeceğim.



İçinde bir sürü yağ ve çiçek özü bulunan bu peelingin en sevdiğim yönü kayısılı olup mis gibi kayısı kokmasıydı. Aslında kendi karmadan yağlıya dönük cildim için pek sevmediğim, biraz sert granülleri olan peelinglerden ama yüzümü biraz ıslatıp öyle buhar banyolarına sokmama gerek kalmadan hemen uygulayabildiğim, ve ciddi ciddi kıpkırmızı bir yeni deri tabakasını ortaya çıkardığı için çok beğendim. Kıpkırmızı dediysem, merak etmeyin, tabi ki en fazla yarım saate cildiniz yatışıyor.

Ardından çok uzun zamandır denemek istediğim nem maskesine geldi sıra...



Nuxe, uzun zamandır denemediğim ama çok merak ettiğim markalardan biriydi. Markayla bu kadar güzel tanışabileceğimi hiç düşünmemiştim, bu maskeye resmen BA-YIL-DIM! Öncelikle hem yüz hem göz çevresi için olması harika, cildinize ince bir tabaka halinde yayıp 10 dakika beklettikten sonra hala kalmış bir miktar varsa cilde iyice yedirin, ya da toniğinizle silin diyor kullanma talimatında. Ben önceden kendi kendime bu tip bir maskeyi hiç denemediğim için biraz kalın bir tabaka halinde uygulamışım, elimle cildime yedirmem pek mümkün olmadı ve toniğimle hafif baskılar uygulayarak aldım fazla kalan maskeyi. Cildim, özellikle de göz çevrem o kadar yumuşak oldu ki, bunu sadece güzellik merkezinde bakım yaptırdığımızda hissedebileceğimizi düşünürken evde kendi kendime muhteşem bir nem bakımı yapmış kadar oldum. Ertesi sabah kalktığımda cildim hala inanılmaz nemli ve yumuşaktı, diyetisyen kontrolüne giderken genelde hiç makyaj yapmam, ama ilk defa alın bölgem de bu kadar yumuşak ve nemliyken fondöten sürmek zevk verecek diye mutlu mesut makyaj yaptım. Ve ilk kez fondötenim pul pul görünmedi alnımın orta kısmında. Bu maske gerçekten çok çok güzel.
Tabi kötü bir yönü var, tam Cif gibi kokuyor. Yani birebir Cif. Ama verdiği sonuç iyiyse kokusuna çok da takılmadan kullanırım diye düşündüğüm için beni çok da iten bir şey olmadı bu. Siz katlanamazsanız önceden haberiniz olsun. 

Freeman kayısılı peelingi buradan, Nuxe'ün muhteşem maskesini de buradan alabilirsiniz.
İki ürünü de çok sevdim ama dediğim gibi, maskeye bayıldım!

Sizler bu ürünleri denediniz mi? Özellikle Nuxe markasına ait bir şeyler kullananların yorumlarını merakla bekliyorum!

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

ARTIK YOUTUBE'DAYIM!
Youtube'dan beni takip edebilir, kanalıma abone olarak videolarımı izleyebilirsiniz :)
Bengisu Ayşe Youtube kanalı

7 Nisan 2014 Pazartesi

Guerlain Lingerie De Peau Fondöten

Herkese merhaba!

Size bugün, hayatımda şu ana kadar denediğim en mükemmel fondötenden bahsedeceğim: Guerlain - Lingerie de Peau.


Ben bunu son Sephora alışverişimde bana 4-5 kez kullanacak ve hatta daha devamını getirebilecek kadar miktarda, tester olarak almıştım.


Fondöten likit fondöten kategorisine girse de oldukça yoğun ve kremsi bir yapısı var.


Benim denediğim ton 02 Beige Clair ve sanırım ülkemize gelen en açık ton.


Bana *her zamanki gibi* 2-3 ton koyu gelmesine değinmeyip, fondöteni anlatmaya geçeceğim.

Öncelikle bu fondötenle Sephora'nın mart ayı başlarındaki %20 indiriminden önce tanışmadığım için çok üzüldüm. Uygun fiyatlı olduğunu asla söyleyemeyeceğim ama fiyatının her bir kuruşunu öylesine hak ediyor ki 190 liralık bu fondötene %20 indirim imkanıyla da sahip olmak harika olacakmış.

Bu fondöteni araştırırken tek bir kötü yorum bile okumadım. Özellikle de Youtube'da üzerine yapılan en az 5 video izledim ve herkes ne kadar iyi olduğundan bahsediyordu. Abartıyorlardır diye düşündüm ama dener denemez hak verdim. Sonra diğer kullanımlarımda ilk "ya bu mükemmel bir şey!" hissini almasam da yine benzer bir şey hissettim ve merak edenler, karma-karmadan yağlıya dönük cilde sahip olup mükemmel bir fondöten arayanlar için yazmak istedim.

Öncelikle, dediğim gibi, diğer bir sürü yoruma, blog yazısına ve videoya da bakınca, kendimden de yola çıkarsam bu fondöten karma ve karmadan yağlıya dönük ciltler için gerçekten mükemmel.
Mat değil, saten bir bitişi var.
Ortadan yükseğe giden bir kapatıcılığa sahip. Teninizi tam da adından çağrıştırdığı üzere, bir iç çamaşırı gibi sarıyor. Ciltle bütünleşince yok olmak yerine, cilde bir kat kusursuzluk tabakası gibi yerleşiyor.
Uyguladıktan 6 saat sonra bile cildinizin salgıladığı yağ haricinde tamamen aynı, daha yeni uygulamışsınız gibi görünüyor. Çok az bir pudra tazeleme işlemiyle ise tamamen ilk haline dönüyor.
Ürünün durduğu yerde yoğun ve güzel bir kokusu var ama cilde uygulandıktan sonra koku alınmıyor.
Fotoğraflarda, içeriğindeki 20 SPF güneş korumaya rağmen çok güzel çıkıyor.

Beni en etkileyen tarafı cilde bir tabaka halinde yayılması, gözeneklere dolmadan, cilt emmeden ve yok olmadan durması oldu. Böylece cildimizden kanımıza karışarak sağlığa zarar verme ihtimali de daha düşük gibi görünüyor. Ve cildi çok daha güzel gösteriyor. Buradan çok sevdiğim Cafe Makeup adlı blogun yüzü Lisa'da nasıl durduğuna bakabilirsiniz: Guerlain Lingerie de Peau ciltte nasıl duruyor?

Dediğim gibi, 252 lira gibi uçuk ötesi bir fiyata sahip olan La Prairie Anti Aging fondöteni indirim döneminde 201.6 liraya aldım ama eğer öncesinde bu fondötenle tanışmış olsaydım 152 liraya getirebilecek şekilde kesinlikle bunu alırdım. La Prairie bu fondötenin yanında biraz daha mat ve donuk duruyor. Artık az da olsa yağlı ve yağlıya dönük ciltler illa mat fondöten kullanır algısından kaçtığım ve sağlıklı cilt görüntüsünü çok sevdiğim için Lingerie de Peau gibi fondötenleri çok daha fazla seviyorum.

Saydığım özelliklere sahip bir fondöten arıyorsanız, buğday tenli ya da biraz daha esmere kaçan gruptaysanız, ya da Türkiye'de olmasa da 01 numaralı Beige Pale adlı tonu bulabilecek bir yerde yaşıyorsanız bu fondöteni kesinlikle denemelisiniz.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

4 Nisan 2014 Cuma

Marka Hikayeleri: Chanel

Herkese merhaba!

Markalarla olan tüketici ilişkimi anlattığım marka hikayelerinde bu sefer Chanel var. Chanel için bir yazı yazacağım zaman aslında en az YSL kadar tecrübeli olduğum bir marka olduğunu fark ettim. Beni de şaşırttı bu durum ama şu ana kadar elden çıkardığım farklı çeşitte ürünleri ve şu an elimde olan yine farklı çeşitteki dört ürünüyle bugün Chanel ve şu ana kadar denediğim Chanel ürünlerinden bahsedeceğim.




Hatırladığım kadarıyla ilk Chanel'im 2012 yazında aldığım Frisson ojeydi.


İçindeki ışıltılar ve çok saydam olmasına rağmen pembemsi nude baz tonuna görür görmez vurulmuştum. Bu, geçen yaz blog satışıyla elimden çıkardıklarımdan. Daha sonra yine 2012 yazının koleksiyon ürünü olan Delight ile tanıştım.


Buna da görür görmez bayılmıştım! Sephora Demirören'de testerlar arasındaydı ama günler sonra almaya gittiğimde "kalmamış" dediler. Oradan Harvey Nichols'a, Kanyon Douglas'a ve Debenhams'a arka arkaya hiç üşenmeden gittim ama hiçbirinde yoktu çünkü sonbahar sezonu gelmişti. Tam 2 yılın ardından tam o günlerde Antalya'ya gittiğimde yine kaldığım yere çok yakın olan Sephora'ya uğradım ve şansıma orada buldum. Çok ilginç bir alış hikayesi var bunun benim için ama hala da peşinden koşturduğu kadar severim.

Sonra 2012 Ekim gibi Chanel'in pudra allıklarıyla tanıştım. Ultra Rose, müthiş bir pembeydi.


Özellikle çoğu kişinin şikayetçi olduğu o buram buram gül kokusu benim hoşuma gidiyordu aslında.
Bu da aylar önce blog satışı aracılığıyla elimden çıkanlardan.

Sonra yine sırasıyla birçok ürününü denedim Chanel'in. Detaylara inmeden bakacak olursak...


Bird of Paradise far paleti,


Rouge Coco Shine-Evasion,


Stylo De Yeux-Taupe, ve baştaki toplu fotoğrafta da görebileceğiniz gibi şu an hala elimde olan Inspiration krem allık, Aurore glossimer ve Le Blanc de Chanel gibi farklı farklı birçok ürününü kullandım.

Bu kadar fazla çeşidini deneyince markayla ilgili iyi bir bilgi ve tecrübe birikimim var. Bana göre:
Kesinlikle edinilmesi gereken Chanel ürünleri: Krem allıklar,
Beni en rahatsız eden Chanel ürünü: Rouge Coco Shine serisi (dudak çizgilerine inanılmaz doluyor ve dudaktaki ölü derileri çok fazla vurguluyor, ayrıca YSL gibi biraz daha ucuzuna kıyasla çok daha az kaygan ve zor sürülen bir yapısı var),
Verdiğiniz paraya kesinlikle yazık olacak, çok daha iyilerini bulabileceğiniz ürünleri: Dörtlü far paletleri,
Tamamen görüntülerinden dolayı en sevdiğim ürünleri: Işıltı, metalik ve duokrom denince en güzellerini yaptıkları ojeler
Hayatımı değiştiren Chanel ürünü: Doğru kullanmayı iki gün önce öğrendiğim ve artık fazla açık tenime her türlü fondötenin rengini açarak kullanmama yardımcı olan, süper kahraman Le Blanc de Chanel baz.

Bunların dışında su geçirmez otomatik kalemleri ve glossimer leri ile ilgili çok da önemli gördüğüm yönler yok. Alsanız da, almasanız da olur diyebilirim. Ama merak ederseniz denemekte yarar olabilir.

Sizin ilk ve favori Chanel'leriniz neler? Paylaşmayı unutmayın!
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

1 Nisan 2014 Salı

YSL Effet Faux Cils - Takma Kirpik Etkili Rimel

Herkese merhaba!

Bugünün konuğu YSL'in en meşhur ürünlerinden Effet Faux Cils, yani "takma kirpik etkisi" adını verdiği rimeli.




Bu rimeli, waterproof versiyonunu 2012 Ekim sonlarından beri kullanan ve çok memnun olan biri olarak günlük kullanımda geçen yazdan beri favorim olan Benefit They're Real'a, daha dikkat çekici göz makyajlarında kullanmak üzere alternatif bir rimel almak istediğimden geçen ayın başlarında Sephora indiriminden yararlanarak aldım.

Rimeli aldığım gün denemedim  ama waterproof versiyonuyla bu klasik versiyonunun farklı durduğunu o gün öğrenmiştim. Ve aldığım bilgilere göre bu versiyonu YSL markasının en çok satan ürünlerindenmiş.


Ben burada klasik bir seçim yapıp siyah almış ve siyahı size tanıtıyor olsam da o gün gözüme elektrik mavisi ve bordo-mürdüm rengi arasındaki seçenekleri de takıldı. Renkler o kadar güzeldi ki eğer ihtiyaç mantığıyla alıyor olmasaydım muhtemelen özellikle de bordomsu renktekini orada bırakıp çıkamazdım.
Bir de kirpikleri gerçekten bu kadar öne çıkarmayı başaran bir rimelde renkli tercih etmek, renkli kirpiklerle dolanmak biraz fazla cesaret gerektirecek diye düşündüm, o yüzden ne kadar içim gitse de klasikten şaşmadım.

Rimel, ambalajı içerisinde çok çiçeksi ve yoğun bir kokuya sahip. Bu benim hoşuma giden yönlerinden biri. Uygulamadan sonra burnunuza gelecek kadar kuvvetli değil.
Çok ıslak bir rimel değil, eğer uygular uygulamaz gözünüzü sıkıp, kırpıp durmazsanız bulaşma yapmıyor.
Gördüğünüz gibi hem dolgunlaştırıyor, hem de inanılmaz uzatıyor ve kıvırıyor. Yani takma kirpik etkisi iddiasını yerine getirmesi için gereken bütün özellikleri barındırıyor. Hatta şöyle biraz sinirli baksanız, kirpikleriniz gerçekten kaşınıza değiyor!


Ambalaj tasarımını çok beğeniyorum. Tam kapanması için "YSL" yazısını tam oturtmanız gerekiyor. Biraz ağır bir ambalajı var.
Fiyatı -indirimsiz haliyle- 95 lira, ben indirimden yararlanarak 76 liraya almıştım.

Benefit'in They're Real'ını sevenler ama yeterince hacim vermediğini düşünenlere YSL Effet Faux Cils gerçekten başarılı bir alternatif olabilir. İki rimel de en favorilerim ve yeni bir şey aramayı gerektirmeyecek kadar güvendiğim ürünler.

Siz bu rimeli hiç denediniz mi? Paylaşmayı unutmayın!
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!