29 Kasım 2013 Cuma

MAC 190 Fondöten Fırçası - Gerçekten Gerekli Mi?

Herkese merhaba!

Kim ne düşünür, ne kadar önem verir bilmem ama makyaj fırçası dendiğinde en gereksiz gördüğüm fırçalar fondöten fırçaları. Özellikle de fondöteni cildinize yedirmek değil de deyim yerindeyse "sıvamak" için kullanılan, yassı ve kıl uçlarıyla hafif bir C harfi çizenler.

Bu fırçayı kuzenime Amerika'dan getirmesini istediğim 109 numaralı kontür fırçası yerine yanlışlıkla vermişler ve bunu ancak o Türkiye'ye geldiğinde gördüm ve tabi ki artık fazlasıyla geçti. "Yine de bir şekilde kullanırım, hem ilk fondöten fırçam olur" diye düşündüm. Kullanımı için işe yarar bir fonksiyon buldum ama yine de bu tip fırçaların gereksiz ötesi olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum.



Bence fondötenin en pratik, en az zaman alan, en etkili sonuç veren kullanım şekli parmaklarla uygulamak. "Neden böyle düşünüyorum ki?" derken geçenlerde Youtube'da videolarını yeni bulduğum yabancı bir kızın söylediği söz üzerine geçtiğimiz yıl Lisa Eldridge'in kanalında 2 videosu yüklenen Mary Greenwell'in bu konudaki fikir paylaşımına denk geldim. Sektörde en az 20 yıllık tecrübesi olan Mary Greenwell "fondöten uygularken fırça yerine ellerimi kullanıyorum, çünkü fırçalar hem ürünü israf ediyor, hem gereksiz derecede zaman alıyor, hem de kirleniyor" diyordu videoda. Bence buna bir de "uygulamayı zorlaştırıyor" eklese tam olur, ki muhtemelen öyle de düşünüyor ama videoda belirtilmemişti. 

Bu fırça tabi ki MAC fırçalarının çoğunluğu, hatta belki de hepsi kadar güzel bir fırça. Ama aldığınız ürünü çok ince bir tabaka olarak uygulamak için neden bir fırçaya hele bir de Türkiye parasıyla 90 lira veresiniz ki? Düşünsenize, normalde pompa başlıklı bir fondöten parmaklarınızla uygulayacağınız zaman bir basışınızda tüm yüzünüze yetecek kadar ürün veriyorsa, fırçanın kılları ürünün neredeyse yarısını kendi kılları arasında biriktirdiği için kullanım miktarını iki katına çıkarmanız gerekecek. Ki bu tip fırçalar fondöteni cilde yedirmediği için ince bir kat geçecek ve özellikle de yoğun derecede renk eşitsizliğiniz varsa fondöten kullanmanız çok da bir anlam ifade etmeyecek çünkü çok kırmızı olan bölgeleriniz sadece pembeye dönüştüğüyle kalacak.

Ah, bu fırçalardan nefret bile ediyor olabilirim, o derece gereksiz buluyorum!

Ama yuvarlak başlıklı fondöten fırçalarını destekliyorum. Özellikle de Shiseido'nun fondöten fırçasında iki yıla yakındır gözüm var. Ve zaten MAC'in bu fırçasıyla aynı ya da yakın fiyatta olan o fırçayı almak, bunu tercih etmekten çok daha mantıklı.

Peki bu kirlenmiyor mu ya da ürün israfına sebep olmuyor mu? Tabi ki olur, tabi ki kirlenir. Antibakteriyel olduğu söylenmesine rağmen eninde sonunda fırçalarınızı yıkadığınız gün bunu da aralarına eklemeniz gerekecek. Ama en azından böyle başlığı olan bir fırçayla fondöteni cilde daha iyi yedirir, renk eşitliğini daha iyi sağlarsınız. Bu tip fırçalarla fondötenin ciltteki duruşu da çok doğal oluyor. O yüzden bunlara bu yazının esas konusu olan MAC 190 tipi yassı başlıklı fırçalara duyduğum antipatinin tam tersini duyuyorum.

"Bu kadar beğenmediğin fırçayla ne iş görüyorsun o zaman?" diyenleriniz olabilir. Düz bir fırça olmasına rağmen sentetik kılları olduğundan bunu krem allık uygulamak için kullanıyorum. Muhtemelen bu uygulama şeklinde de ürün israfı oluyor ama zaten allık bitirebileceğimi hiç sanmadığımdan pek sorun etmiyorum. Hem Chanel'in krem allığı biraz hızlı pudraya dönüşüp kuruduğu için parmaklarla yaymaya çalışmak daha zor oluyor. En azından o açıdan fazlasıyla yardımcı oldu.
Tabi bu fırçayı hiç almamış birinin krem allık uygulamak için almasını tavsiye etmem. Onun yerine duo fiber denen uçları sentetik, gerisi doğal kıl olan fırçalarla daha rahat uygulama yaparsınız çünkü bu fırçanın kılları çok sık ve yassı olduğu için düz bir çizgi gibi uygulanıyor allık, biraz daha doğal bir hat oluşturmak da zor oluyor klasik allık fırçalarına kıyasla. Ama en azından kullanacak bir alan buldum.

Sanırım fazlasıyla dert yandım bu fırçalarla ilgili. Sizin görüşleriniz neler? Paylaşmayı unutmayın!

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

ARTIK YOUTUBE'DAYIM!
Youtube'dan beni takip edebilir, kanalıma abone olarak videolarımı izleyebilirsiniz :)
Bengisu Ayşe Youtube kanalı

27 Kasım 2013 Çarşamba

Wishlist - 1

Herkese merhaba!

İlk wishlist, yani istek listemi yazayım dedim bugün. Ve baktım aslında o kadar kabarıkmış ki bunları bir gün hep beraber almak kısmet olacak şekilde iyice para biriktirecek kadar beklemek ve çalışmak mükemmel olurmuş.

Lafı çok uzatmadan başlayayım!

Dün Cevahir AVM'deki L'occitane standına uğradığımda yılbaşı için üretilen ama daimi olarak üretimi devam ettirilecek olan seriyle, Akasya ve Mimoza serisiyle tanıştım. Normalde tatlı kokular sevmeme rağmen içim gitti gitti bu setin kokusuna! Hele o parfümü, benim "tek koku kullan, seni hatırlatsın" algımı tamamen yıktı!
İnşallah inşallah kısa zamanda kısmet olur ufak parfüm topluluğumun arasında onu da görmek.


Geçtiğimiz pazar günü Yves Saint Laurent uluslararası makyaj sanatçısı Fred Letailleur tekrar geldi ve ben TABİ Kİ tekrar gidip gördüm kendisini. Bu sefer bir de hafif bir göz makyajı uygulaması aldım ve ufacık hareketler, farklı renk seçimleriyle resmen aşık olduğum bir göz makyajı yaptı bana. O gün asistanlarından birinin bende kullandığı ruja da hayran kaldım. Hem artık Touche Eclat'yı da bir denemem lazım. Bu yüzden YSL listem biraz kabarık.

Makyajı en çok güzelleştiren bu likit linerın haki tonunda olanıydı.


Ayrıca alt kirpik dibine ve göze hafif bir gölge vermek için de bu paleti kullandı. 


Tabi Touche Eclat da dünya çapında bir klasik...


Ve makyajımda kullanılan ruj, Rouge Volupte Shine serisinden çok doğal bir tondu. Bendeki duruşuna bayıldım, bayıldım!


Sıra geldi Tom Ford'a...
Artık bir yıldan fazladır istediğim iki şey Frantic Pink adlı allık, 


...ve yabancı bloggerların öve öve bitiremediği allık fırçası.


NARS'ın en son çıkan kalem ruj serisi Satin Lip Pencil'dan Rikugien'e vuruldum resmen! Onu da, onu da istiyorum!



MAC'ten dün çok beğendiğim ama al(a)madığım "Legendary Black" adlı Pro longwear far da umarım ilk fırsatta benim olur.



Türkiye'de Zorlu AVM'deki Beymen'e ya da Kanyon Harvey Nichols'a geldi mi bilmiyorum ama Tom Ford'un Orchid Haze adlı far paleti de yine rüyalarımı süslemekte.


Ve sene başında kullandığım MAC göz kremimi geri istiyorum!


Ooof, of! Çok şey istiyorum, çok!

Daha kim bilir neler var aklıma ve gözüme takılan ama bunlar uzun süredir, uzun süreli olmayanlar da fazlasıyla yoğun şekilde aklımda. İnşallah şubat-marta kadar iyi bir birikim yapıp önümüzdeki iki ayın acısını çıkartma planım var. Bakalım, kısmet olacak mı?

Sizin bu listeden dikkatinizi çekenler, sahip olduklarınız ya da olmak istedikleriniz var mı?
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

Not: Görsellerin hiçbiri bana ait değildir, reklam görseli bulunmayan ürünlerin görselleri diğer bloglardan alınmıştır.

23 Kasım 2013 Cumartesi

Shiseido Ibuki Gece-Gündüz Losyonu / Refining Moisturizer

Herkese merhaba!

Geçtiğimiz ay Shiseido'nun yakın zamanlarda piyasaya giren Ibuki serisinden bir şeyler denemek istedim. Vichy'nin ürünlerini kullanıyorum birkaç aydır ve yeni bir nemlendirici alayım diye düşünürken bir anda satış danışmanının da gazına gelerek serinin hem gece hem gündüz kullanıma uygun nemlendiricisini, Refining Moisturizer'ı aldım. Yanında sadece günlük kullanım için olan ve 15 faktörlük güneş korumasına sahip Protective Moisturizer'ın da iki adet deneme boyunu verdiler. 

Öncelikle ürünün ambalajı çok şık. Gövdesi gayet hafif ama kapağı ağır.


Uygulamayı kolaylaştıran bir pompası var.


Ürünün içinden uzunca prospektüs gibi bir kullanım talimatları fişi çıkıyor. Arkasındaki kullanım talimatını anlamazsanız oraya bakmanızı eklemişler. Ben onu çoktan attığım için fotoğrafını buraya ekleyemeyeceğim.


Ürünün kıvamı biraz akışkan bir losyona benziyor. Cildinize uyguladığınızda çok ince, su gibi bir his veriyor.


Genel anlamda yorumlayacak olursam bu ürünün daha çok yağlı ve karma ciltlere uyacağını söyleyebilirim. Paraben içermiyor ve yağsız bir nemlendirici. Ben genelde gündüz losyonlarının deneme boylarını gün içinde kullandığım için bunu gece uyguluyorum. Hemen emiliyor. Mat bir parlaklık bırakıyor. Yani cildiniz dokunduğunuzda biraz kuru ve mat gibi, fakat baktığınızda ışık vuran bölgelerde hafif bir parlaklık görüyorsunuz. Öyle yağlı yağlı bir görüntü vermiyor.

Bir tam basışınızda pompadan yüzünüzün tamamına ve hatta biraz da boyun bölgesine uygulayacak kadar çıkıyor. Az bir miktar yeterli oluyor yani her bir uygulama için.

Herhangi rahatsız edici bir kokusu yok, aynı zamanda güzel gelebilecek türden parfümlü bir kokuya da sahip değil.

Ben ilk kullandığım gün başka bir ürünü de yeni deniyordum ve ertesi gece bir sürü sivilce çıkmıştı yüzümde. Bu nemlendiriciye mi, o fondötene mi bağlasam bunu bilemedim. Fakat bu ürünü cildim düzelmişken bir haftadır tekrar kullanmaya başladım ve şu anda sivilcelenme gibi bir sorunum yok. Bilmeyenler için, T bölgesi yağlı, geri kalanı kuru türden karma cildim var. 

Ürünün fiyatı 175 lira. Bir daha alacak kadar beğenmedim çünkü istediğim, neme doymuş cilt hissi yerine "senin T bölgen yağlı, al sana kuru bir cilt!" hissi verdi bu ürün. Hatta bu yüzden elimdeki diğer deneme boyu duran Vichy Aqualia Thermal ile destekliyorum bazen.
Geçen sene Kiehl's Ultra Facial nemlendiriciyi denemiştim, üstüne Yves Rocher Hydra Vegetal, Nivea, Vichy Aqualia Thermal ve şimdi de Shiseido'nun bu ürününü denedim fakat hiçbirinden onun kadar memnun kalmadım. Bu bittikten sonra eğer düzenli ve iyi bir gelirim varsa artık son adıma atlayarak La Mer denemek için çok uçuk bir yatırıma gireceğim (30 ml lik boyu 320 lira), eğer hala işsiz halim devam ediyorsa Kiehl's'e geri döneceğim. 

Özetle: Bir sorunum yok fakat buradaki fazla uçuk fiyatına değdiğini de düşünmüyorum. Amerika'daki asıl fiyatı 45 dolar, yani yaklaşık 90 lira ve burada 175 lira. Neredeyse iki katı ve bu farka değecek bir mükemmelliği yok bana göre.

Merak edenler için işe yarar bir yazı olmuştur umarım, bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

ARTIK YOUTUBE'DAYIM!
Youtube'dan beni takip edebilir, kanalıma abone olarak videolarımı izleyebilirsiniz :)
Bengisu Ayşe Youtube kanalı

21 Kasım 2013 Perşembe

Dudak Makyajında Favorim: YSL Glossy Stain - 07 Coral Aquatique

Herkese merhaba!

Blogumu uzun zamandır takip edenlere bu yeni bir yazı gibi gelmeyecek ama bugün son zamanlardaki favorilerim arasına tekrar giren Yves Saint Laurent'in ilk çıkardığında makyaj dünyasını kasıp kavuran Glossy Stain'lerinden 7 numaralı mercan tonunu, Coral Aquatique'i yazmak istedim.

Bu ürünün yapısı benim gibi genelde ruj yerine gloss tercih eden, fakat aslında "ruj kullanmak istiyorum" demesine rağmen ruju hep fazla dikkat çektiği için elinin tersiyle itenler için biçilmiş kaftan!
İki kat sürdüğünüzde tamamen opak, çok uzun süre kalıcı, parlaklığı gitse de dudaklarda rengini bırakan, ışıltılı bir seri glossy stain serisi. Işıltılı demişken, tahminimce ışıltısız olanları da var ama tabi ki "illa mat isterim" diyenlere gloss adıyla bile "o zaman benimle işin olmaz" diyor bu ürün.

Gündelik makyaja uygun bir ton ararken YSL Türkiye ekibinden İlgi hanımdan aldığım iki tavsiyeden biri olmuştu bu ve o gün dener denemez almıştım, geçen sene ekim ayı sonuydu. Verdiğiniz her kuruşa değiyor bence.

Daha en başından, ambalajı çok şık!


Aplikatörün ilginç ve kıvrımlı bir başlığı var. Sünger aplikatörlerden. Ürünün çok rahat uygulanmasını sağlıyor. Bu açıdan da çok güzel.


Bu ton biraz turuncumsu-kırmızımsı bir mercan gibi. Zaten "su mercanı" gibi bir anlamı var rengin adının. Mercan olduğunu oradan hemen size söylüyor.


İçindeki ışıltılar sadece ışıkta görünen türde değil, akşam flaşlı çekimde, odamdaki görüntüsü de böyle.


Ayrıca dediğim gibi, uyguladıktan saatler sonra parlaklığı gitse bile, bastıra bastıra silindiğinde bile böyle hafif bir renk bırakıyor. 


Formülü çok kaygan, ve nasıl oluyorsa hep soğuk duruyor tüpünde. Serinletici bir his veriyor uygularken. Çok da güzel kokuyor aynı zamanda.

Özetle: Söylenebilecek kötü olan hiçbir şeyi yok!
Kozmetiğe çok para vermeyi sevmeyenlerdenseniz muhtemelen 87 liralık fiyatı size fazla gelecektir. Bence buna rağmen alınmaya değiyorlar. Hatta bu sevdam yeniden canlanmışken bu ay bu glossy stainlerden bir tane daha almayı düşünüyorum. Gerçi ihtiyaç kabilinden kullandığım ürünler tek tek bitişe geçti ve ne yapacağım pek bir fikrim yok ama bir glossy stain daha edinme ihtimalim var.

Sizlerden bu seriden kullanan var mı? Fikirleriniz her zaman çok değerli, paylaşmayı unutmayın!
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

20 Kasım 2013 Çarşamba

The Balm Nude Tude - Uygun Fiyatlı En Harika Şey!

Herkese merhaba!

The Balm'ın bu far paleti aslında blog dünyasında çok meşhur ve kullanıcı sayısı gayet fazla olsa da ben de günlerdir yazıp blogumda yer vermek istiyordum.

The Balm, özellikle de renkli kozmetikte ve pudra formundaki ürünlerde (farlar, allıklar, aydınlatıcı) gerçekten öne çıkıyor. Ülkemizdeki fiyatlarıyla da uygun fiyatlı en iyi kozmetik markası olarak tanımlanabilecek noktada ve yurtdışından, hatta Amerika'dakinden bile daha ucuz. Mary Loumanizer aydınlatıcının buradaki indirimsiz fiyatı 40 lirayken ve çoğu zaman indirimle alma fırsatı da bulabilmemize rağmen Amerika'da şu an yaklaşık 50 liraya geldiğini biliyor muydunuz? Ben de fazlasıyla şaşırmıştım bunu görünce.

The Balm'ı bloglardan fazlasıyla görsem de bu far paletini nisan ayında bir çekimde kullanırken elimin altında fazla far seçeneği olsun diye almıştım. 60 liralık fiyatı size fazla gelebilir ama doğal tonları seviyorsanız ve bir far paletinden hem gündüz hem de gece için uygun tonları sunmasını bekliyorsanız bu palet verdiğiniz her kuruşa değecek!



Farlar için seçilen tonlar resmen mükemmel! Dumanlı bir göz makyajı da, gölgeli de, gündelik de, hepsini rahatça yapabilirsiniz.



Paletteki Sultry, Sexy, Serious ve Sleek adlı tonlar tamamen mat (fotoğrafta üzerlerinde sim olması sizi yanıltmasın) . Silly adlı ton çok koyu bir kahve ve içinde altın rengi simler var. Geri kalan tonlar tamamen ışıltılı.



Yapıları harika, yumuşacık, kaymak gibiler ve çok yüksek pigmentasyona sahipler. Palette ne görüyorsanız bir kez normal bir baskıyla bile parmağınızı sürseniz aynı şey ortaya çıkıyor. Ayrıca çok da güzel geçiş yapılıyor bunlarla, tonları birbirine karıştırırken zorluk çıkaran tipte değiller.

Benim en sevdiğim, en kullanışlı bulduğum ton Stand-offish. Aynı zamanda Stubborn da favorim, zaten aynı sütunu paylaşıyorlar. Stand-offish in diğerlerine kıyasla daha çok kullanıldığını fotoğraftan da görebilirsiniz.
En baştaki iki fazlasıyla açık ton olan Sassy ve Snobby ile gözün en iç köşesini aydınlatma işi çok iyi yapılıyor. Diğer tonları henüz çok kullandığımı söyleyemem ama onlar da fazlasıyla başarılılar birkaç kez denediğim kadarıyla. 
İsterseniz bir makyaj örneği çıkarabilirim bu paletle ilk fırsatta.

Söyleyebileceğim tek kötü yönü farların biraz tozutması. Ambalajının karton olması çok da önemli gelmiyor bana açıkçası. Tozutma olmasa kutunun içine de yayılmayacak ve söyleyebilecek kötü olan hiçbir şey kalmayacak. Yine de zaten böyle bir kaliteye, bu tonlara ve daha bir sürü harika yönüne bakınca o fiyatla sunulduğunda tozutma konusu çok da önemli olmadı benim için.

Ben geç bile kaldığımı düşünmüştüm, eğer siz hiç uğramadıysanız the Balm standlarına ya da birkaç kez bakıp almaktan vazgeçtiyseniz, bence artık ertelemeyin.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

ARTIK YOUTUBE'DAYIM!
Youtube'dan beni takip edebilir, kanalıma abone olarak videolarımı izleyebilirsiniz :)
Bengisu Ayşe Youtube kanalı

19 Kasım 2013 Salı

Nişan Makyajım

Herkese merhaba!

Geçtiğimiz günlerde abim nişanlandı ve nişanlısının makyajını aylar öncesinden konuşulup karar verildiği üzere ben yaptım. Bugün o makyajı sizin için tekrar yapmak ve neler kullandığımı göstermek istedim.

Öncelikle nişanlık tamamen payet, yeşil ve pembe yansımaları olan, gri desenli beyaz bir elbiseydi. Bunun üzerine aklıma hemen gri gölgeli, pembe ve sedefli bir göz makyajı yapmak, allık ve ruju da uygun bir pembe tonu seçmek gelmişti. Bu makyajda kullandığım ürünlerin çoğu çoktandır benim malzemelerim arasında vardı ve sonucundan hepimizin çok memnun kaldığı bir makyaj ortaya çıkardı.

Makyaj bittiğinde hayal ettiğimden bile iyi olmuştu. Nişandan fotoğraf koymayacağım ama kendimde tekrar yaptığım makyajı sizlere fikir olsun diye paylaşmak istedim.

Göz makyajı tamamen gri gölgeli, pembe ve sedef tonlarındaydı. 



Göz makyajı için kullandıklarım ve özellikle de uygulama sırasına göre farlar şöyleydi:


İlk önce göz kapağının tamamına Guerlain far paletindeki 1 numaralı tonu uyguladım. Ardından üzerine parmaklarımla YSL far paletindeki 2 numaralı pembeyi de geçtim. Sonrasında hafif bir gölge hattı için YSL far paletinde 3 numaralı tonla dışarıdan içeriye doğru bir V çizdim. O gölgeyi özellikle de gözün dış kısmında derinleştirmek için YSL far paletindeki 4 numaralı ve Guerlain paletteki 5 numaralı tonu kullandım. 
Gölgeler de istediğim gibi olduğunda gölge için çok uğraştığımdan silikleşen pembeyi yoğunlaştırmak için The Balm palette 6 ve 7 numaralı tonları yine pembe farın, yani göz kapağından gölgenin olduğu çukura kadar olan bölgenin üzerine yoğun şekilde uyguladım. Kaş altını aydınlatmak için YSL palette 9 numara verdiğim tonu kullandım, gözün en içini, göz pınarını aydınlatmak için de The Balm paletteki 8 numara verdiğim tonla YSL paletteki 9 numaralı tonu karıştırdım. 
Göze çektiğim liner için MAC Engraved kalem kullandım. Takma kirpik taktığımda kirpiğin uhusunun üzerinden MAC Blacktrack jel liner ile geçtim. Burada kendime takma kirpik takmadım ama bu da ek bilgi.
Gözün alt kirpik çizgisindeki gölgeyi YSL Dessin Du Regard göz kaleminin füme rengiyle verdim. Makyajın en beğenilen kısımlarından biri o olmuştu tek başına çünkü birden farklı bir hava kattı makyaja.
Kaşları Kryolan farla doldurmuştum fakat benim buradaki fotoğrafımda Benefit Gimme Brow var.
Göz altı kapatıcısı için Benefit Boing, rimel olarak da özel günlerde üstüne tanımadığım YSL Effet Faux Cils kullandım. Evet, fazlasıyla Saint Laurent dolu bir göz makyajı çıkardım ortaya. :)

Ardından sıra geldi ten makyajına...


Ten makyajı için Vichy Aqualia Thermal nemlendirici ile yüzünü hazırlayıp üzerine Benefit Porefessional uyguladıktan sonra Make Up For Ever'ın HD fondötenini uyguladım. Allık olarak da ilk olarak parmaklarımla Chanel'in krem allığı Inspiration'ı, sonra onun daha uzun süreli olması için Bobbi Brown Maui allığı uyguladım. Aydınlatıcı olarak Laura Mercier Orchid Shimmer Bloc'un en açık iki üçgenini karıştırarak uyguladım. Allık ve aydınlatıcı dışında kalan kısımlardaki makyajı NARS sabitleme pudrasıyla sabitledim.


Dudak makyajının çok doğal olmasını istediğimden Givenchy Rose D'Exception'ı tercih ettim ve onun da daha kalıcı olmasını istediğim için Sephora Pure Pinky dudak kalemiyle ruj için baz oluşturdum.


Ve makyajımız sona erdi!

Umarım siz de detayları benim kadar beğenmişsinizdir. Makyajın bu kadar güzel olduğunu görmek benim de içimi çok rahatlattı çünkü şu zamanda bile hala kötü makyajdan dert yanan ve muzdarip olan insanlar var, gelin adayımız makyajı konusunda bana fazlasıyla güvenmişti ve ben de içimdeki heyecanı bastırmaya çalışarak elimden geleni yaptım. Bu makyajı ortaya çıkarırken liner uygulayana kadar "hiçbir şeye benzemedi" diyen ben, en çok da "makyaj tamamen bitene kadar hiç düşünme" deyip durmam gerektiğini fark ettim. Çünkü gelinin kardeşinin makyajını da ben yaptım ve ona dumanlı, kahve tonunda bir makyaj yaptığım için o daha riskliydi. Fakat onda da fondöten uygular uygulamaz her şey ortaya çıktı ve herkes çok memnun kaldı.

Bu yazıyı yazmak bile benim için fazlasıyla zevkli oldu. Umarım siz de beğenmişsinizdir ve yakında kendi özel gün makyajınızı ya da başkasının makyajını yapacaksanız biraz ilham vermiştir size.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

18 Kasım 2013 Pazartesi

Parfümlerim

Herkese merhaba!

Bugün size uzun zamandır kullandığım kokuları yazmak istedim. Aslında bir sürü parfüm çılgınının kullandığı parfüm sayısına kıyasla gayet az sayıdalar ama bana yetip artıyorlar bile.

Öncelikle parfüm kullanma alışkanlığımın zaman içindeki değişiminden bahsedeyim. 
İlk orjinal parfümümü üniversiteye geçtiğimde hediye olarak almıştım. Kendisi pek meşhur ve klasikleşmiş kokulardan ve şişesi de gayet tanınan "Nina"ydı.


Kuzenimin bana üniversite kazanma hediyesi olarak aldığı parfümün boyu 80 ml ürün içeriyordu ve bir türlü bitmek bilmedi. Çok uzun süre gidince araya Givenchy Hot Couture, 

...ve yine Givenchy Ange ou Demon da girdi. 

Bunlardan Ange ou Demon'la olan ilişkim diğerlerine nazaran çok farklıdır.
Şu zamana kadar onlarca parfüm koklamış, ona yakınını da kullanmışımdır ama Ange ou Demon gibi bir koku olduğuna hala inanmıyorum. Piyasadaki kokuların çoğunluğu birbirine benzerken onun apayrı bir yeri var. Çok yoğun bir koku, ten yerine kıyafetinize sıktığınızda on gün sonra bile kokusunu hala duyabiliyorsunuz. Benim için Dior'un Hypnotic Poison'u kadar özel, o kadar derinliği olan bir koku. Yine o derece de özel gün kokusu.
Fakat bunu aldıktan bir süre sonra neredeyse ağzına kadar dolu olan haliyle anneme verdim. O kadar seviyordum ki kullanmaya kıyamıyordum ve alalı bir yıl olmasına rağmen bir parmak kadar bile azalmamıştı şişe. Hot Couture'ü de ananem çok beğenince ona devrettim. Nina'yı da bitirdim.
1-2 yıl kadar böyle 4-5 parfüm bir arada kullandım ve sonra bu kadarı bile bana çok gelince "bir koku bulayım, benim kokum olsun" dedim. Fakat piyasada kokudan bol bir şey olmamasına rağmen hepsi de birbirine benzeyince o kokuyu nasıl bulacağımı merak ediyordum.

Sonra bundan 2 yıl kadar önce yine bu ayda Capacity Douglas'a girdiğimde indirimli parfümler köşesinde 2011 yazı için üretilen Carolina Herrera - 212 ICE ile gündelik kokumu buldum. 60 ml olmasına rağmen 80 lira gibi komik bir fiyatı da olunca aldım gitti.

1: Bath and Body Works- Pink Schiffon (Vücut Spreyi) 2-Lancome La Vie est Belle kofre set, 3-Carolina Herrera-212 ICE, 4-Prada Candy
İşte ben herşeyiyle bana uyan ve yakışan kokuyu da yine o gün buldum: Prada Candy.
O aralar parfüm almak benim için ancak yılda bir yapılabilecek bir şey olduğundan ve o zamanlar hiç param olmadığından ICE'ı aldığım gün başka parfümlere bakarken bulduğum Prada Candy daha ilk koklayışta aşktı resmen. "İşte bu!" dedim. "Bunu bir gün kesinlikle alacağım!".
Bu kadar kararlı şekilde kafama taktığım bu parfümü o günden ancak 8 ay sonra alabildim. Fotoğrafta 4 numaralı parfüm geçen yıl Temmuz ayında aldığım 50 ml lik boy. Dışarı her çıktığımda kullanmama rağmen 1 yıldan fazladır gidiyor. Tabi artık sonlarına yaklaştı ve 2-3 aylık bir şey kaldı ama bende yeri hala apayrı.
Candy bitmek üzere olduğu için kendime yeni bir koku seçeyim, 1-2 yıl da onu kimlik edineyim derken 2 numarada görünen Lancome'un La Vie est Belle'ini seçtim ve yine aynı kuzenimden hediye olarak aldım. O kokuyla Jo Malone'un Honey&Nectarine Blossom'ı arasında kalmıştım ve şimdi Candy ile La Vie est Belle'i karşılaştıran herkes Candy'ye bayılınca biraz hevessiz yaklaşıyorum daha yepyeni alınmış şeye. Fakat yakında düzenli kullanmaya başlasam iyidir.

Bunlarla beraber yine ince uzun şişeye sahip olan koku, haziran ayı sonuna doğru aldığım Bath and Body Works'ün Pink Schiffon (Pembe Şifon) adlı kokusu. O bir vücut spreyi ve 232 mllik boyu, 32 liralık fiyatıyla daha çok "evde sık sıkabildiğin kadar" yaklaşımına yakışıyor. Onu da İstinye Park Bath and Body Works'e gittiğimde milyon koku içinden nasıl kendi zevkime göresini bulacağım derken "ben şekerli kokular seviyorum" der demez yönlendirildiğimde bulmuştum. Ve koklar koklamaz "alıyorum!" demiştim.
Annemin deyimiyle çok "suni" bir koku, zaten gerçek bir parfüm olmadığı fiyatından ve şişesinden de anlaşılıyor. Biraz vasat da bir keskinliği var "bakın buradayım" der gibi, suniliği oradan geliyor.

Dediğim gibi, 1 yıldan fazladır Prada Candy'yi düzenli olarak kullanıyorum ve bana sarılan arkadaşlarım her seferinde "çok güzel kokuyorsun" diyor, çoğu arkadaşıma göre de Prada Candy=Bengisu olmuş. Güzel bir hatırlanma şekli bence. :)

Bunlarla beraber aklımda kalan, Marc Jacobs'ın son parfümü Honey ve Thierry Mugler-Alien beğendiğim kokular. Fakat Jo Malone'un nektarin ve balı bir araya getirerek yarattığı, en çok sattığı kokularından Honey&Nectarine Blossom da yine bir yıldan fazladır aklımın kenarında olanlardan.

Sizin vazgeçilmez kokunuz, hatta imza kokunuz ne? Yoksa siz de Prada Candy sevenlerden misiniz? Paylaşmayı unutmayın!
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

17 Kasım 2013 Pazar

Max Factor Lasting Performance Fondöten

Herkese merhaba!

Bugün size hayatımın ilk ve vazgeçilmez olan fondötenini yazmak istedim. Aslında çok da bilinmeyen, yeni ve pek fazla kişi tarafından kullanılmayan bir fondöten değil Max Factor Lasting Performance. Fakat neden yıllardır bir sürü kişinin favorisi? Bilmeyenler varsa ben kendisinden biraz bahsedeyim.


Bu fondöten parfümlü değil ve herhangi rahatsız edici bir kokusu da yok. Ne likit ne krem, fazlasıyla yoğun bir likit formüle sahip. Kapatıcılığı yüksek, orta ile yüksek arasında diyemeyeceğim çünkü ortadan biraz daha yüksek. Benim karma cildimde en az 10 saat gidiyor, bu açıdan da isminin hakkını veriyor. 10 saat sonrasında hala yüzümde ton farklılığı kapanmış görünüyor, tek fark eden gün içinde özellikle T bölgemin yağlanmasıyla biraz parlama olması (ki onu engelleyebilen hiçbir fondöten olduğunu sanmıyorum).
Bitişi mata yakın saten gibi. Öyle çok kuru göstermiyor, cildiniz ölü gibi durmuyor, ama kesinlikle parlak da değil.
Ayrıca uygulama açısından da çok rahat çünkü tüp gibi bir ambalajı var ve ağzında da tıpası bulunuyor.


Ben çok yoğun olmasını ve kapatıcılığını, duruşunu ve çok uzun süre gitmesini çok çok seviyorum. Ayrıca ıslak kalmadığı için kıyafetlere bulaşmama iddiasında da diğer bir sürü fondötene nazaran çok daha başarılı. Şu an kullandığım bu 2 yılda aldığım ikinci şişesi.
Fiyat olarak da bütçeyi fondöten fiyatlarına bakıldığında çok da sarsmayacak şekilde (yanılmıyorsam bu aralar) 58 lira. Tabi bu markaya özel indirimleri yılın her zamanında Boyner, Gratis, Watsons ve Max Factor satan başka yerlerde de bulabileceğiniz için indirimle alma fırsatını illa ki edinirsiniz.
Söyleyebileceğim tek kötü yönü ton skalası. MAC'te muhtemelen 115 ve altındaki tonlara girecek kadar açık tenliyseniz kendi tonunuzu bulmanız imkansız. Benim kullandığım bizim ülkemize gelen en açık tonu ve bu benim muhtemelen NC 120 olan ten rengime en az 1-2 ton koyu. Ben başörtülü olduğum için yüz ve boyun arasındaki farkın çok da önemi olmuyor ama siz aynı durumda değilseniz ve çok açık tenliyseniz kendi tonunuzu bulamayabilirsiniz. Fakat değilseniz, bence böyle harika bir fondöteni eğer cildiniz normal, karma ya da yağlıysa KESİNLİKLE ilk fırsatta deneyin! Bu fondötenle cildiniz, fotoğraflarda da çok çok güzel çıkıyor!

Eminim bu yazıyı okuyan ve bu fondöteni uzun zamandır kullananlar vardır, görüşlerinizi belirtirseniz çok mutlu olurum. Sizler ne düşünüyorsunuz merak ediyorum.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

ARTIK YOUTUBE'DAYIM!
Youtube'dan beni takip edebilir, kanalıma abone olarak videolarımı izleyebilirsiniz :)
Bengisu Ayşe Youtube kanalı

15 Kasım 2013 Cuma

Gri-Gül Kurusu-Gümüş : Guerlain 06 Les Fumés

Herkese merhaba!

Geçtiğimiz günlerde bir önceki yazım "Amerika'dan Gelenler"de gösterdiğim Guerlain Les Fumés far paletini yazacağım bugün.

Ben bu paleti oradan aldırırken mağazada birebir gidip bakmak yerine Guerlain'ın far paletlerinin internetteki blog yazılarına bakarak seçmiştim. Aklımda bu far paletinin içerdiği tonlarda bir palet almak vardı ve paletin içindeki tonları görsellere bakarak çok beğenmiştim.
Elime geçmeden 1-2 gün önce bir Sephora şubesinde de birebir görme fırsatım oldu. Yazılardakinden çok da farklı değildi ama ben kişisel kullanımımda kahve-sedefli pembe ve şampanya renklerinden yana olduğum için griler çok da ilgi alanıma girmiyor açıkçası.

Guerlain'ın kısa bir süre önce yazdığım Les Fauves adlı paletine kıyasla çok daha mat olan bu palet, benim düşüncelerimin aksine, griseverler için mutlaka edinilmesi gereken bir far paleti olabilir.

Guerlain far paletlerinin ambalajı gerçekten çok şık.



Arka kapakta far paletinin içindeki tonları görebiliyorsunuz. Paletleri biriktirenler için düzenleme yapıldığında işe yarayacak bir detay.

Bu paletteki tonlara gelirsek...



Palet içinde bir tane gül kurusu tonu dışında sağ dikey sırada bir gümüş, sol dikeyde ve orta aşağıda birer gri var. Ortadaki iki ton da tamamen mat. Sağ dikeydeki ton tamamen gümüş, çok hafif gül kurusu yansımaları var. Işıltılı ve pigmentasyonu bol bir ton. Bu paletteki en yüksek pigmentasyonlu ve en kolay ele gelen ton da yine o. 
Soldaki gride far paletine dikkatli baktığınız zaman ufacık ve fuşya tonunda ışıltılar görüyorsunuz. Fakat bu ışıltı ele çok zor geliyor, muhtemelen göze uygulandığında da hiç gözükmüyordur. Böyle olunca palet 3 mat, bir ışıltılı tondan oluşuyor gibi duruyor. Fakat palette göründüğü gibi o minicik fuşya ışıltılar gözde de görünseydi daha farklı ve güzel olabilirdi diye düşündüm.

Havaların kararmasının azizliğine uğrayan swatch denemeleri

Buradaki uygulama iki kat, gümüş olan ton bir seferde aynen bu yoğunluğu veriyor fakat özellikle de grilerde biraz daha yoğun kullanmak gerekiyor. Tonları çok hafif sevenleriniz için daha bir tercih edilebilir.

Dediğim gibi, gri sevenler için fazlasıyla güzel bir palet. Benim gibi yine biraz koleksiyon yaparım mantığıyla alacaklar için de iyi ve pek hayal kırıklığına uğratmayacak bir seçim olabilir.
Benim için bu palete en büyük anlam katan ton o çok yoğun pigmentasyona sahip, yumuşacık dokusu olan gümüş tonu. Bir de bu yazıyı yazarken fark ettiğim kadarıyla gül kurusuna benzer bir yansıması var. Böylece daha bir tadından yenmez oldu.

Guerlain far paletleri mağazalarda 167 lira oluyor fakat dönem dönem özellikle de Sephora indirim kuponu ve Debenhams kozmetik indirimleriyle 150 liraya yaklaşık bir fiyata da alabilirsiniz.

Blogumun Twitter hesabı için: https://twitter.com/BengisuYaziyor

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

12 Kasım 2013 Salı

Amerika'dan Gelenler: Guerlain, MAC, Lancome

 Herkese merhaba!

Geçtiğimiz günlerde 3 haftalığına Chicago ve New York'a gidecek olan kuzenim gitmeden önce bana Amerika'dan bir şey isteyip istemediğimi sormuştu. Ben de buradaki bir arkadaşımın kredi kartıyla alışveriş yapıp gönderiyi kuzenimin orada kaldığı yerden almasıyla bana getirmesini istedim. Çevirmenlik yaptığım zamandan kalan ödemelerim kuzenimin gidişine yetişmediği ve toplamda 300 doları geçecek bir liste hazırladığım için onun orada alıp getirmesinden sonra parasını burada veririm diye düşünmedim çünkü hem ona yük olurdu hem de yanında fazladan o kadar para bulunmayabilirdi.

Başta neimanmarcus.com dan birkaç Tom Ford ürünü ve bir Bobbi Brown fırça almak üzereydim, fakat ödeme ve adres kaydında sorun çıktı. Sonunda uğraşmaktan ve sorun çıkmasından sıkılınca onu iptal ettim. Sephora.com dan alışveriş yapmak istedim fakat orada da alışverişte kullanılan bütün adreslerin Amerika ve Kanada içerisinde olması gerekiyormuş, böyle olunca buradaki kredi kartının kayıtlı olduğu adres sorun çıkaracağı için hiç uğraşmadım. En sonunda nordstrom.com dan hayallerimin ötesinde bir liste yapmıştım. İçinde Bobbi Brown'un sadece kendi sitesinde ve nordstrom'da satılan, 2013 yılbaşı koleksiyonuyla gelen Shimmer Brick'i, Jo Malone'un Nectarine Blossom&Honey parfümü, Lancome La Vie Est Belle parfüm, Guerlain Les Fauves far paleti, MAC 109 ve 217 numaralı fırçalar ve Caudalie S.O.S. Vinosource Thirst Quench Serum vardı. Hatta sanırım bir iki şey daha. Bana göre hayal alışverişimi gerçekleştirecektim.
Onda da bir sürü sorun çıkmasına rağmen online yardım ile tam yarım saat konuştuktan sonra "tamam ben şimdi sizin adınıza bu alışverişi yapacağım, kredi kartı bilgilerinizi alabilir miyim?" diyen satış danışmanı kredi kartının bana değil de arkadaşıma ait olduğunu fakat arkadaşımın kartla ilgili gerekli olan bütün bilgileri bana verdiğini söylememe rağmen kart sahibi olmadığım için alışverişi benim adıma gerçekleştirmedi. Aslında kendi adımı da arkadaşımın adı olarak versem hallederdim muhtemelen ama sonunda o da olmayınca pes ettim ve kuzenimden mümkün olduğunca sınırlayarak birkaç şey istedim. Onlar da bunlar oldu.

Sırasıyla: Guerlain 06 Les Fumés far paleti, MAC 190 fondöten fırçası, MAC 217 numaralı fırçalar

Guerlain 06 Les Fumés
Burada aldırdıklarımın tamamını geçen cumartesi nişanımız olduğundan ve gelinimizin makyajını ben yapacağımdan aldırdım. Geçen sene başında ilk 217'mi almıştım ve kesinlikle bir tane yetmiyor, bu yüzden bir de değil iki tane daha 217 numaralı fırça aldırdım. 190 numaralı fondöten fırçası tamamen kazara gelmiş, aslında ben 109 numaralı kontür ve aydınlatma fırçasını istemiştim fakat Bloomingdales'daki satış danışmanları kuzenime bunu vermişler 109'u 190 görerek. Fondöten fırçası bana göre dünyanın en gereksiz fırçası olmasına rağmen kısmetimde bu varmış dedim, taa oralardan kalkıp geldi fırçacağız.

Guerlain paleti herhangi bir mağazada yakından görmeden aldırdım, tamamen internetteki fotoğraflarına bakarak istedim. Ben grilerden pek hoşlanan biri değilim, hele bir de matsa, şansıma da palette ortadaki iki ton mat, soldaki ışıltıları çok az belli olan bir ton çıktı. Yani daha çok koleksiyonluk oldu kendisi. Les Fauves kadar ayılıp bayılmadım. Yine de güzel bir palet tabi, belki ileride daha çok severim.
Bu fırçalar ve Guerlain palet vergileriyle beraber 155 dolara geldi. Bu da şu an 310 lira kadar bir şey. Buradaki fiyatlarıyla alsam 380'e geliyor normalde. Aradaki farkla bir tane daha 217 numaralı fırça alınabiliyor bile.

Kuzenim bana hediye olarak bir parfüm almak istediğini söylemişti gitmeden önce, fakat zevkime uymaz belki diye almadan hemen önceki gün konuşurken bu aralar en beğendiğim parfümü sordu. Ben de birkaç gün öncesinde Boyner'e gidip sıradaki kokumu seçmek için bir sürü parfüme bakıp Lancome La Vie Est Belle'de karar kılmıştım. O da bana Chicago'da Sephora'dan 50 ml lik boyunun kofre setini almış.


Bu setin de özellikle o minyatür boy parfümüne bayıldım. Damlalıklı olarak geliyor ve gerçekten çok küçük, çantaya atmalık. Gelen vücut kremi de harika, çünkü kokusu parfümünkü kadar yoğun değil, çok daha hafif fakat yine aynı notalarda.

Aldıramadığım şeyler için pişman değilim aslında, çünkü ben sadece orada olanlardan istemek yerine buradan da alabileceğim şeyleri daha ucuza almak için bir şey istiyorum. Uzun bir süre bir şey alacak bütçem olmayacağı için daha fazla saldırmam da gereksiz olurdu zaten.

En yakın zamanda Guerlain far paletinin yazısı gelecek.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

11 Kasım 2013 Pazartesi

Bronz-Şeftali-Altın : MAC Peachtwist

Herkese merhaba!

Birkaç günlük bir aradan sonra MAC'in aldığım güne kadar adını bile duymadığım Peachtwist adlı allığıyla geri döndüm. Geçtiğimiz günlerde abimin nişanı için aldığım ve yazısını da makyaj örneğiyle desteklediğim Guerlain'ın Les Fauves adlı far paletine uygun allık ararken Cevahir AVM'deki MAC'te bulduğum bu allık MAC'in Shimmertone bitişli, bronz bir şeftali olarak tanımlanabilecek, altın yansımaları olan bir allığı. Gerçekten çok çok hoş, biraz kiremit tonuna çalan bir rengi var.



Güneş ışığı vurduğunda Peachtwist

Gölgedeki duruşu
Bu tonun bana Sunbasque ile Style'ın ortasında bir duruşu var gibi gelmişti görür görmez. Çok çok beğendim. Kalıcılığı da klasik MAC allıkları gibi gayet iyi ve en az 6-7 saat ilk uygulandığı gibi duruyor. Pigmentasyonu da yine klasik MAC allıkları gibi gayet yüksek ve dokusu yumuşacık olduğu için çok kolayca uygulanıyor.

Bu allık benim için özel gün makyajına eşlik edebilecek en güzel bronz şeftali tonuna sahip. Altın renkli ışıltısı da buna iyice güzellik katıyor.
MAC allıkların şu anki fiyatı 68 lira ve özellikle bu tonda bir şey arayanlara Peachtwist kesinlikle önerilir.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!