28 Şubat 2014 Cuma

L'oreal Youth Code Göz Kremi

Herkese merhaba!

Bugün yaklaşık 3 haftadır kullandığım L'oreal Youth Code serisinin göz kremini yazmak istedim.
Ben bu kremi kullandığım ve hala övmekten geri kalmadığım, ve hala vazgeçmeden ucuz bir alternatifini aradığım MAC mineralize charged water moisture göz kreminden sonra denediğim ikinci ürün olarak aldım. Kendisi yine bir MAC değil ama yeterince kullandığıma göre değerlendirme vakti geldi.




Artıları:
-Gözünüze çok yakın da sürseniz gözü asla yakmıyor. Bu benim için önemli çünkü Sephora göz roll-on'unda böyle bir sorun yaşadım.
-Hiçbir kokusu yok.
-Ambalajını seviyorum çünkü nedense "Youth Code"un yazı karakteriyle ve kapak-kavanoz tasarımıyla bana gerçekten direkt laboratuardan çıkmış hissi veriyor.
Eksileri:
-Yeterince uzun süreli nem vermiyor. En fazla 2-3 saat hissediyorum göz çevremdeki nemi.
-Vaad ettiği gibi "ışıltılı" bir göz çevresi henüz göremedim.
Ayrıca:
Kırışıklık karşıtı bakım yaptığı söyleniyor ama henüz (çok şükür) kırışığa dair hiçbir sorunum olmadığı için yorum getiremeyeceğim.
Yapısı jel kıvamında değil de yoğun bir krem gibi.
Fiyatı 40 liraydı diye hatırlıyorum. Ben bu ayın başlarındaki indirim döneminde %30 indirimle 28 liraya aldım.

Ürünü tekrar alacak kadar sevmedim ama "nefret ettim!" denecek bir yönü de yok. Benim asıl isteğim neme doyuracak bir krem. O da dediğim gibi MAC'in göz kreminde tamamen bulabileceğiniz bir özellik. Bundan sonra daha fazla kendimi zorlamadan başka bir göz kremi daha dener miyim yoksa MAC'e mi dönerim ben de merakla bekliyorum.

Sizlerden bu kremi kullanan ve benim belirttiğim özelliklere bir şeyler eklemek isteyen var mı? Yorumlarınızı bekliyorum!
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

ARTIK YOUTUBE'DAYIM!
Youtube'dan beni takip edebilir, kanalıma abone olarak videolarımı izleyebilirsiniz :)
Bengisu Ayşe Youtube kanalı

26 Şubat 2014 Çarşamba

Wishlist II

Son zamanlarda mağazalarda swatch yapa yapa, direkt kendi üzerimde deneye deneye, bir de videolarına ve görüşlerine (nedense) çok güvendiğim bir youtube-rın öve öve bitirememesi üzerine, ilk listemin üstünden hatrı sayılır bir zaman geçmiş ve listedeki fazlasıyla istediğim 4 şeyi almış, diğerlerinden de zamanla vazgeçmişken sıra ikinci istek listemi yapmaya geldi...


YSL Rouge Volupte serisi, tecrübelerime göre verilen her kuruşu hak eden ve Tom Ford'un kırk yılda bir alınacak fiyattaki rujlarından 42 liralık farkıyla piyasada bulunabilecek en iyi seri. Blogumda yazısı bulunan Nude in Private, Shine serisine girse de, Volupte serisinin de opak rujları aynı şekilde gönlümü çalmış bulunuyor.
Bu herhangi bir örnek görsel değil, 2014 ilkbahar koleksiyonundaki 4 ton. İlk ve 31 numaralı olan önceden de koleksiyonda bulunan bir renk olabilir, çünkü onu geçen ay denedim ve alıp almamak arasında çok kaldım. Mart ayında mümkünse buradaki dörtlünün tamamını alma ihtimalim yüksek.


Rouge D'Armani serisindeki 400 numaralı bu koyu kırmızı, internette uzun araştırmalarıma göre bulunabilecek en güzel high end koyu kırmızı olabilir. Bunlara bakmak için biraz fazla yol kat edip Zorlu AVM ya da İstinye Park'a gitmem gerek, olur da bunu gözümde büyütmekten vazgeçersem bu yılki ruj merakımın kırmızı ruj kategorisini bu doldurabilir.


Yine yazısını geçenlerde numune denemesi üzerinden yazdığım Diorskin Nude fondötene Rihanna'dan şu şarkıyı armağan ediyorum: Whhheeeeeeeeerreee haaavee yoooouu beeenn?
Bir sürü high end markaya gelen zamla bu fondöten de 138 liradan 150ye çıkınca bir süre daha bu şarkıyı dinleyecek gibiyim. Kavuşursak düğün var!


Bu yıl sanırım oje ve ruj yılı benim için. Elime geçen her parayla ruj ve oje alma planları yapıyorum. Neredeyse tamamını tamamen kendi zevkim ve gözüme güzel görünecekleri için alma planım olsa da. 
Guerlain'ın bu Les Petite Robe Noir ojesini Temptalia'da gördüm göreli aklıma yazmış vaziyetteydim, 2013 yazında bir Douglas'ta da birebir görür görmez aşkım iyice kabarmıştı. Bu gidişle Mart ayında başka bir oje gözüme takılmazsa bu da koca makyaj malzemeleri çekmecemde yerini alabilir.



Chanel Illusion D'ombre krem farlar yine yıldan fazladır aklımın köşesinde yer edenlerden. Emerveille ya da Abstraction arasında bir seçim yapmam muhtemel ama kullanışlılığına bakılırsa Emerveille diyeceğim.


MAC 109 numaralı kontür fırçasını artık almam gerek. Evet, bu bir ihtiyaç.


Lancome Visionnaire, cilt bakım rutinime işe yarar bir serum ararken hakkında güzel yorumlar okuduğum bir serum. Sivilce izleri, renk eşitsizliği ve geniş gözenekleri tedavi vaadi var. Bir sürü yazı okumak güzel de, benim asıl merakımı uzun süredir takip ettiğim ve çok da bilinmeyen, high end kozmetik uzmanı haline gelmiş Monsiieur Alex kullanıcı adlı Alex'in bu ürün hakkındaki görüşleri tetikledi (videosu burada). Bir ürünü kolay kolay bu kadar övmeyen birinden bu bitmek bilmeyen övgüler ve özetle "bu, ufak bir şişeye sığdırılmış estetik operasyon" demesi o gün bugündür hayatımda hiç almadığım kadar yüksek fiyatlı bir şeye de para versem mi dedirtiyor. İndirimlere de denk gelirsem 225 lira yerine 180e bile almam mümkün.

Listemde bu sefer bunlar var, ve çoğu sadece istek değil, gelecek ay bu blogda görülecekler hakkında bir ipucu niteliğinde.
Sizler son zamanlarda neleri istiyorsunuz? Paylaşmayı unutmayın!

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

24 Şubat 2014 Pazartesi

Marka Hikayeleri: NARS

Herkese merhaba!

Geçen yılın neredeyse yaz aylarından beri aklımda olan bir yazı dizisine başlıyorum: markalar ve tüketici olarak onlarla olan hikayem.

İlk konuğum NARS.

NARS markasını en az 3 yıldır bilmeme rağmen markaya ait ilk ürünüm 2012'deki doğumgünümde kuzenimin hediye ettiği, limitli üretim, Wonder adındaki bu gloss olmuştu.



Bu gloss beklentilerimin aksine sadece parlaklık katmaktan çok tek başına ruj gibi bile kullanılabilecek kadar opaktı.
O zamana kadar Benefit ve Bobbi Brown glossları denememe rağmen NARS'ın glosslarının bu kadar sevilmesinin boşa olmadığını, dudakları gerçekten çok nemli hissettirdiğini fark ettim. Bunu hala pek fazla kullandığım söylenemez ama o gün o harika hediye kutusunun içindeki diğer herşey gibi bu da beni ilk NARS ürünüm olarak çok heyecanlandırmıştı.

Ardından geçen yıl Mayıs ayı gibi sabitleme pudrasını almıştım, detaylı inceleme yazısı burada: NARS Setting Powder.
Ve sonra Albatross aydınlatıcı 3.NARS ürünüm oldu, The Balm Mary Loumanizer ile tanışır tanışmaz blog satışı aracılığıyla el değiştirdi ama dener denemez bayılmıştım ve makyajla hiç ilgilenmeyen arkadaşlarım bile yüzümde Albatross'u gördüğünde "şu yüzündeki ışıltı ne? Ne kadar güzel!" derdi. Onun da incelemesi burada: NARS Albatross.
NARS'tan edindiğim en soy şey Torrid allık oldu, onu da geçen ayın başlarında yazmıştım: NARS Torrid allık.

Genel anlamda takıntılı derecede olmasa da sevdiğim bir marka NARS. Özellikle bazı ikili farları ve tabi ki kalem rujlarına içim gidiyor ama elimi cebime o kadar da götürmüyor olacak ki çok sık alışveriş yapmıyorum.
Yine de aldığımdan beri hergün kullandığım sabitleme pudram, hediye olan ilk NARS'ım ve ilk allığımla böyle ufak bir NARS ailem var.



 Sizin ilk NARS'ınız ve NARS favorileriniz neler? Paylaşmayı unutmayın!
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

20 Şubat 2014 Perşembe

Tom Ford Blush Brush-Allık Fırçası

Herkese merhaba!

Geçtiğimiz günlerde Tom Ford kozmetik serisinden çok uzun süredir istediğim allık fırçasını alma imkanım oldu. Bu yazıyı yazmak için bir süre bekledim ki fırçayla kayda değer zaman geçirmiş ve birkaç kez kullanmış, yıkamış olayım ve daha yardımcı olacak türden bir yazı olsun. Artık hazır olduğumuza göre önce görsellerden başlayalım.



Fırçanın sapı cilalı ve siyaha yakın kızıl kahve renginde. Fırça kendi koruma kabıyla geliyor. O da ince ve silikon kıvamında bir materyalden yapılmış.


Fotoğraf muhtemelen hakkını vermeyecek ama benim hayatımda gördüğüm en sık kıllı, en tombul fırça bu. Hatta başta allık fırçasını değil de vücut, özellikle de dekolte kontürü için bir fırça mı alıyorum diye baktım ama allık fırçası tam olarak bu.

Peki bu fırçayı 205 lira kılan şey ne?
Burada MAC'in 116 numaralı allık fırçası ile karşılaştırmaya gidebilirim çünkü bunu almadan önce 2 yıl onu kullandım.

Görüntü açısından bakacak olursam Tom Ford'un allık fırçası, MAC'in klasik ve uzun saplı fırçalarından çok daha kısa. Hatta MAC'teki allık fırçasının hem mini hem de standart boyu oluyor, o ikisinin arasında bir uzunluğu var Tom Ford'un.
MAC'in fırça sapı mat ve siyah, kılların yerleştirildiği kısım gümüş renginde, Tom Ford'da ise sap cilalı kızıl kahve, sap dışındaki kısımlar altın renginde.
En önemli fark tabi ki kıllarından geliyor.
Bu fırçayı alırken satış danışmanının düştüğü ufak bir notla o konu da özetleniyor: bu fırçanın kılları kaşmirden. Bu durumda tam olarak ne kılı olduğunu bilmediğim ama at olduğunu tahmin ettiğim MAC fırçayla araya büyük bir fark giriyor zaten. Tom Ford allık fırçası bir fırçadan şu ana kadar beklemediğim derecede yumuşak. Buna bir de kılların sıklığını ve fırçanın tombulluğunu eklerseniz yüzünüze uygulamada, tombul ve yumuşak tüylü bir kediyi okşuyormuş hissi veriyor. O kadar güzel, yumuşak ve sık ki, bunun biraz daha büyük versiyonunu yastık olarak üretseler o da hayatınızda kullanacağınız en güzel yastık olur herhalde.
Bu noktada MAC fırça buna kıyasen yüzü kaşındırıyor ve çok daha sert kalıyor. Hatta kıl sıklığı bakımından Tom Ford allık fırçası, MAC 116'nın neredeyse 2 katı. Bu durumda MAC'in fırçası 180 liraya geliyor ve aralarında 25 lira gibi bir fark kalıyor diyebiliriz.

Bu fırçanın uygulama alanındaki farkı da büyük, ürünü yüze kusursuz bir miktarda dağıtıyor. Yani eğer fırçaya allığınızı sadece 1-2 kez yüklerseniz bunu yüzünüze yetip hatta artabilecek derecede yayıyor. The Balm Mary Loumanizer gibi aşırı yoğun ve opak bir aydınlatıcıyı bile yüzünüzde daha doğal ama yine çok etkili gösterebiliyor. MAC fırça ise bazen en az 4-5 kez allığa fırçanızı batırma gerekliliği yaratıyor.

Tek olumsuz olabilecek yönü kılların biraz yayılabilmesi, ama onun için de kendi başlık kılıfıyla geldiğinden bu sorun da o kadar önemli kalmıyor.

Allık fırçasına 205 lira gibi bir ücret ödemek sizin için sorun olmayacaksa ya da siz de yabancı bloglardan uzun zamandır takip edip bu fırçanın methini duymakta iseniz Tom Ford'un bütün fırçaları Kanyon AVM'deki Harvey Nichols'da. Böyle bir fırça almak tabi ki şart değil, piyasada allık uygulamak için işinizi görecek daha bir sürü fırça bulursunuz, ama meraklısına ve lüks kozmetik severlere güzel bir öneri olabilir.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

19 Şubat 2014 Çarşamba

İlkbaharın Yaza Attığı İlk Adım: Dior Skin Nude Tan Bronzer

Herkese merhaba!

Hatırlayanlarınız vardır, geçen yıl Dior yarısı allık yarısı bronzer, çok şık kompaktlarda kullanışlı bir ürün piyasaya sürmüştü. Hatta Boyner'in sitesinde hala satışta görülüyor, buradan bakabilirsiniz. Dior bu yıl biraz daha kullanışlı ve benim gibi bronzera hiç işi düşmeyen birinin bile dikkatini çekebilecek Nude Tan serisiyle geliyor. 




Dior bu seriyi böyle tanımlamış:

Neden mat bir pudra? Çok basit, çünkü melanin hiçbir zaman ışıltı sağlamaz.Bu, herhangi bir hile içermeyen saf ve dokunulmamış bronzluk etkisidir.Bu ürün, yüzdeki ilüzyonu en yüksek seviyelere çıkarmak için tasarlanmış, ciltle uyumlu iki renk tonuyla (altın ve gül rengi) sunuluyor.

Diorskin Nude Tan, altın ve gül renginde ciltler için, mat, doğal ve ışıltılı gibi üç farklı güneşte yanmış “görünüm” etkisiyle kadınların sağlıkla ışıldayan makyajsız bir cilt elde etmelerini sağlıyor.

Teni aydınlatmak ve güzelleşirmek için Diorskin Nude Tan Light Powder ürününü deneyin: Sıcak güneş pigmentleri ve ferah, canlı renkler olan turuncu ya da gül tonlarının uyumundan yararlanın.

Diorskin Nude Tan Light, ışıltının tüm yıl boyunca devam etmesini sağlamak için, iki açık ve iki orta tonda olmak üzere dört seçenekte sunuluyor.


Ürünün bizim piyasalarımıza girişinin Mart ayı ortası olması bekleniyor. Bu serideki ürünlerin fiyatı 156 lira olacak.
Diorskin Nude fondötene duyduğum hayranlıktan sonra bundan birkaç ay sonra çok yakın bir arkadaşımın düğünü için makyajımı şimdiden kafamda tasarladığımdan ve bir bronzer eksiğim olduğundan bu seriden kendime uygun bir tane edinme planım şimdiden var. Muhtemelen mat ve açık tonda olanı almış ve gelecek ayın sonlarına doğru blogda değerlendirmiş olurum.
Sizce de fazlasıyla ilgi çekici değil mi? Benim bu sene için piyasaya sürülmesini beklemeye başladığım ilk şey Dior Nude Tan serisi oldu!

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

17 Şubat 2014 Pazartesi

Bitenler II

Herkese merhaba!


Kendi kozmetik kullanım tarihimin en büyük "bitenler"iyle karşınızdayım. Bir süredir biriktirdiğim bitmiş ürün ambalajları o kadar kalabalık hale geldi ki daha fazla biriktirmenin anlamsız olduğunu düşündüm. Zaten banyo dolabında hala kullanımda olan ürünlerden daha çok ve rahatsız edici şekilde yer tutmaya başlamışlardı, bu yüzden fotoğraflarını yazı için hazırlayıp hepsinden kurtulmak istedim.


3 farklı markanın disk pamuklarından birer paket bitirmişim. Aralarından favorim, hem de fiyatı en uygun olan Benri oldu.


2013 Ağustos ayı ortalarında Vichy ürünlerinden oluşan bir cilt bakım rutini edinmiştim. Normaderm serisinin tonik ve gece kremi ile Aqualia Thermal'in deluxe deneme boyunu bitirdim. Önceki yıl Aralık ayında aldığım Purete Thermale yüz temizleme jeli de ancak bitti.
Buradaki dörtlüden sadece Normaderm tonikten tekrar alacak kadar memnun kaldım, ama yeni bir şey denemek istediğim için şu an Lancome'un toniğini kullanıyorum.


Makyaj grubunda sadece bunlar var. Çok fazla renkli makyaj yapmadığımdan allık, far ve ruj gibi bir şey bitirmedim. Bu dörtlüde Benefit They're Real ve Gimme Brow'dan çok memnunum. Hatta Gimme Brow'u daha tam bitirmeden gidip yedeğini aldım, onsuz kalmaktan korkuyorum, o derece! Benefit They're Real'ın da iki tane deneme boyunu hediye olarak aldım, yani bir süre daha maskara almadan yaşayıp gidebilecek haldeyim çünkü They're Real'larım köşede :)


Clarins'in 2012 Eylül'de aldığım granülsüz peeling ürünü. Bunu bir süre sonra ambalajından çıkaramadığım için ambalajı ortadan kesmiştim, tüpten bir şey çıkmamasına rağmen kesince en az 5 kullanımlık daha ürün gördüm. Fakat hem havayla temas halinde olunca kurumaya başladı hem de daha fazla uğraşmak istemedim. 2013 Ağustos'tan beri Vichy'nin Normaderm serisindeki peeling ürününü kullanıyorum. Fakat merak edenlere bunu tavsiye edebilirim.


L'oreal'in yağsız göz ve dudak makyajı temizleyicisinin fiyat-performans oranını gayet başarılı buldum, buradaki biter bitmez aynısından aldım, hatta şu an onun da yarısına gelmiş bulunuyorum. Muhtemelen bir ömür kullanacağım ürünlerden biri bu.

Givenchy Ange ou Demon vücut kremini taa 2011 eylülde parfümü set olarak aldığımda almıştım fakat 2 sene kullanmaya kıyamayınca artık iyice çekilmez hale gelmeden bol bol kullanıp bitireyim dedim. Kendisi sayesinde parfümlerin yan ürünü olan vücut kremlerine ilgi duymaya başladım. Fakat bunun sevmediğim bir yönü, ürünün inanılmaz yoğun bir kokusu olması. Parfümden bile çok kokuyor denebilir.

Sephora Roll-On göz kremi benim MAC Mineralize göz kremine denk ama fiyatı çok daha uygun bir şey bulmak istediğimde denediğim, beni inanılmaz sinir eden ve mümkünse bir daha görmek istemeyeceğim ürünlerden biri oldu. Hiçbir işe yaramayan bu "krem"i kimseye önermem, ben de bir daha almam.


Testerlar!
John Frieda-Frizz Ease elektriklenme karşıtı serum: içinden o kadar az çıktı ki yorum yapacak bir şey bulamadım.
Shiseido İbuki Protective Moisturizer gündüz kremi: Refining Moisturizer'ı aldığımda verilmişti ama refining moisturizer zaten hem gece hem gündüz kullanıma uygun gösterildiğinden bunlara çok elim gitmedi. Artık dolapta durmasalar iyi olacak diye düşündüm.
Dior-Diorskin Nude fondöten: bir şey dememe gerek var mı? Günlük ve gündüz kullanımı için hayatımın fondöteni olmuş olabilir. Yazısı burada: tık tık.
Clinique Repairwear Laser Focus: kırışıklık ve güneş lekeleri tedavisi iddiası var ve iki sorundan da muzdarip olmadığımdan bunun da dolabımdaki yeri doldu.
Yves Saint Laurent Top Secrets Exfoliator: Hayatımda denediğim en ilginç cilt bakım ürünü olabilir. Bu testerdan yola çıkarak yazısını hazırlamayı yazdan beri düşünüyordum ama bu da dolaptaki misafirlik vadesini doldurdu. Özetle: silikon jel kıvamında, parlak sarı renkte, suni ama hoş bir kokusu olan peeling ürünü. Yüzünüzü hiç zorlamadan ölü deriden nasıl kurtarıyor hiç anlamadım ama "bebek poposu" yumuşaklığı yarattığı kesin. Böyle ürünlere hiç alışık değiliz, o yüzden biraz tuhaf karşılamış olabilirim :))

İsterseniz yakında şu anki güncellenmiş cilt bakım rutinimi paylaşabilirim. Ağustos'takinden çok daha farklı ürünler kullandığım için o zaman tamamen Vichy kullanmama rağmen şu anda tek kullandığım Vichy ürünü peeling ve maske olarak kullanılan Normaderm serisindeki ürün.
Kalabalık fotoğrafta görünen tek renkli kozmetik ürünüm Benefit'in bir dudak parlatıcısıydı. O da 2 yaşından büyük olduğu ve yerini daha bir sürüsü doldurduğu için çöpe gitti.

Sizin burada gördüğünüz, kullandığınız ve yorum yapmak istediğiniz ürünler var mı? Paylaşmayı unutmayın!

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

14 Şubat 2014 Cuma

Tom Ford Frantic Pink Allık

Herkese merhaba!

Tom Ford kozmetik koleksiyonunun en popüler dallarından biri olan allıklardan Frantic Pink'i yazacağım bugün. Kendisi benim 2012 Ekim sonunda görür görmez "bir gün kesin alacağım!" deyip, ancak geçen hafta sahip olduğum allık.
Tom Ford'un allıkları içerisindeki en açık, ve bu sebepten genellikle koyu tenlilerin uzak durduğu renge sahip. Yine de tecrübelerime göre, bu allık, yüze uygulandığında, kutusunda durduğu gibi durmuyor.




Rengi gerçekten çok açık, içinde altın ışıltılar bulunan, şeftalimsi bir pembe. O kadar açık ki, elimde göstereyim dediğimde o kadar da bir renk vermedi. Zorlamam gerekti.

Elimdeki (üst sağda) YSL Glossy Stain ve (altta, fuşya iz halinde) Tom Ford Violet Fatale izlerine
baskın çıkacak şekilde, ortada bir çizgi halinde Tom Ford Frantic Pink allık

Allığın bu kadar açık tonlu olması, yüzümde çok çok doğal ve açık bir renk olabileceğini düşündürdü bana. Mağazada denemeden aldım ve ilk denememi Tom Ford'un allık fırçasıyla yaptım. Mükemmel ikili olacaklarını düşündüm ki, şikayet olarak algılanmasın, çok daha farklı bir şeyle karşılaştım.
Allık fırçasından mıdır, yoksa bu allığın yapısından mıdır bilinmez, yüze uyguladığınızda hiç de o kadar sönük durmuyor. Öyle ki, uzun süredir takip ettiğim ve buğday tenli olmasına rağmen bunu çok seven yabancı bir blogger ı "o, onun yüzünde görünmez ki" deyip anlamazdım, şimdi hak verdim.

Ürün değerlendirmesine gelecek olursam...
Bu kadar iyi bir markadan bekleneceği üzere çok kalıcı.  En az 6-7 saat yüzünüzde aynen duruyor. Makyaj tazelemeyi sevmeyen ve buna vakit ayırmaya vakti olmayanlar için iyi.
Simli değil, yani MAC mineralize blush serisi kadar parlak değil, daha dozunda ve daha kullanışlı olacak şekilde altın rengi ışıltıları var.
Bu allığı diğer bir sürü high end olanından da ayıran şey, dokusu. O kadar yumuşak ve kaymak gibi bir dokusu var ki, bunu denedikten sonra diğer birçok allığın ne kadar sert ve kuru geldiğini düşünüyorsunuz. NARS allıkları başta olmak üzere.
Tabi aynı şekilde, pigmentasyonu da çok yüksek. En azından parmaklayıp bakmak istediğinizde ürüne baktığınızda gördüğünüz renk, aynen parmağınıza da aktarılıyor.
Ürün 8 gram, kıyaslama yapmak gerekirse MAC'in allıkları 6, NARS'ınkiler 4.8 gram. Yani zaten allık bitirmek zor bir şeyken, bunu bitirmek imkansıza yakın olacak.
Ambalajı çok maskülen ve şık.
Herhangi bir kokusu yok.

Dediğim gibi, Tom Ford allıkları diğer allıklardan ayıran en önemli yönü yapısı. Çok yumuşak, bol pigmentli. Aldığı paranın hakkını veriyor ama mucizeler yaratmasını bekliyorsanız öyle bir yönü yok tabi. Aldığı parayı kalitesine aldığı gibi, adına da vermiş oluyorsunuz.
Tom Ford allıklar şu an için sadece Kanyon Harvey Nichols'da ve 160 lira.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

13 Şubat 2014 Perşembe

Dior-Diorskin Nude Fondöten

Herkese merhaba!

Geçtiğimiz aylarda bir alışverişimin sonrasında denemem için numunesi verilen Dior-Diorskin Nude fondöteni yazmak istedim bugün. Özellikle karma ve karmadan yağlıya dönük cilde sahip olanlar bu fondötenle kesinlikle tanışmalı! Çünkü ben aynen o kategoriye giriyorum ve daha dener denemez bu ürüne aşık oldum diyebilirim.

Bana verilen deneme boyu böyle ufak bir tüp halindeydi, fakat içinden 3 kullanımlık çıktı. Bir yerine de 2 tane numune verildiğinden, bol bol deneme şansım oldu.


Normalde çok şık, gümüş renkte kapağı olan, cam bir ambalajı var.


Özelliklerine gelecek olursam:
Ortadan biraz yoğuna giden bir kapatıcılığı var. Çok uzun süre dayanıyor yüzünüzde ve saatler ilerledikçe pudranızı tazelemediğinizde T bölgeniz biraz yağlansa bile fondöten o bölgeden bile uçmuyor ve sağladığı renk eşitliği aynen devam ediyor.
"Glow" (ışıltı) gibi bir ibareye sahip olmasına rağmen biraz saten-mat arası bir bitişe sahip. Bu sebepten kuru ciltler için uygun olacağını sanmıyorum ama tam mat olmadığı için çok yağlı ciltlere de uymayacaktır. Normal-karma ve karmadan yağlıya dönük cilt için harika.
Nasıl tanımlayacağımı bilmediğim ama hafif çiçeksi olarak adlandırabileceğim bir kokusu var. Yoğun değil ve kesinlikle rahatsız etmiyor.
Açık tenli ve çoğu fondötenin en açık tonunun bile koyu geldiği biri olarak en çok ton skalasından memnun kaldım, Sephora'daki danışman bana 020 numarasını verdi ama en açık tonu değildi, daha 2 tona kadar açılıyordu ürünün sunduğu renkler. En çok o açıdan memnun kaldım çünkü tenime birebir uyan bir tonu sonunda buldum bu fondötenle.
Ayrıca çok doğal duruyor! Ve yüzde neredeyse hiç hissedilmiyor. İçeriğindeki SPF oranı da 10 olduğu için fotoğraflarda yüzünüzü parlatmıyor.
Kısacası: Mükemmel!
Bu yazıyı yazarken Sephora'nın orjinal sitesindeki yorumlara da hemen baktım, tam 1.632 kullanıcıdan 5 üzerinden ortalama 4.4 puan almış! Ki bu gerçekten şaka gibi bir şey. Orada da en çok cildi nemli tuttuğundan bahsetmiş kullanıcılar.
Benim için Make Up For Ever HD fondötenin bile tahtını salladı. Henüz tam boyunu almadım ama ilk fırsatta bu fondötene geçmeye daha dener denemez karar verdim.
Fiyatı şu anda 150 lira. Beni biraz geri çeken konu da bütçemin buna dayanacak kadar genişlemesini beklemem gerekmesi zaten. Ama bu ücrete kesinlikle değeceğini biliyorum, çünkü dediğim gibi, 5-6 kere kullandım. Ayrıca cildim de hiç tepki göstermedi ve sivilce yapmadı. MUFE HD'de inanılmaz bir sivilce patlaması yaşamıştım 3.kullanımımın ardından. Geçmesi 2 haftamdan fazlasını almıştı. Bunda hiç öyle bir şey olmadı. Ayrıca ona kıyasla ambalajı da resmen çok çok şık. Geçenlerde alsam mı diye bakarken onu da görmüş oldum.

Bengisu kesinlikle tavsiye ediyor!
Sizden bu fondöteni kullanan varsa yorumlarını heyecanla beklerim. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

ARTIK YOUTUBE'DAYIM!
Youtube'dan beni takip edebilir, kanalıma abone olarak videolarımı izleyebilirsiniz :)
Bengisu Ayşe Youtube kanalı

10 Şubat 2014 Pazartesi

Tom Ford - Violet Fatale Ruj İncelemesi

Herkese merhaba!

Geçtiğimiz günlerdeki alışveriş yazımda beni çok heyecanlandıran bir ürüne, Tom Ford'un klasik ruj serisinden Violet Fatale'a yer vermiştim. Hemen aldığım akşam denediğim bu ruj, hayatımda şu ana kadar denediğim, hem renk, hem yapı bakımından en mükemmel ruj oldu. Bunu sırf Tom Ford olduğu için söylemiyorum, adıyla gelen övgüleri hak ettiğini bizzat tecrübe ettiğim için söylüyorum.




Rengi tüpte baktığınızda içinde çok az bir fuşyalık bulunan mor gibi görünüyor ama uygulamada çok daha da farklı duruyor.

Ortada: Tek kat uygulama, Altta: Birkaç kat üstüste

Bunu ilk 2012 sonlarına doğru Jennifer Lopez'in katıldığı bir galada kullandığını görmüştüm, onun gibi bronz olmanın aksine, çok beyaz olmama rağmen aklıma kazınmıştı. Fakat kendimdeki duruşuna bayılmama ek olarak, böyle bronz tende de çok güzel durduğunu eklemem gerekiyor.



Başka bir ünlüde de bu rujun daha açık-buğday tende nasıl güzel durduğunu görebilirsiniz.


Geleyim rujun kendisine...

Bu rujun bence diğer bir sürü rujdan en farklı ve harika yönü, dudaklarınıza on kat bile sürseniz hiçbir ağırlık hissetmemeniz. Bir ağırlık, yapış yapış bir his, silikon gibi bir tabaka varmış hissi vermiyor. Ayrıca pigmentasyonu çok yüksek, swatch fotoğrafındaki geniş çizgi, tek kat uygulamada verdiği renk.
Mat değil, biraz parlak bir yapısı var. Ama simli de diyemeyiz. Biraz ıslak-parlak bir bitiş diyebilirim.
Ve dayanıklılık konusu şaka gibi, bu blog yazısını yazdıktan sonra ruju elimden hemen silmeme rağmen elimde kalan izin 4 saat sonraki hali buydu.


Aynı şekilde 8 saat sonrasında da böyleydi.
Ürünün kötü denebilecek tek yanı gramajı. Diğer rujlarımla kıyasladığımda YSL rujların 8 gram civarında olduğunu gördüm, bu ise 4 gram. Gerçi pigmentasyonu çok yüksek olduğu için zaten az bir miktarı bile dudak makyajını tamamlamaya yetiyor ama öyle harika bir dokusu var ki istediğiniz kadar opak görünmesine rağmen ruju tekrar tekrar tekrar tekrar sürmek istiyorsunuz! Ben daha dener denemez bir seferde yarısını bitirecek miyim diye endişelendim diyebilirim :))
Ayrıca ürünün MAC rujlardaki gibi hafif bir vanilya kokusu var ama bir tadı yok. Ve bir artı daha: dudaklarınızda ölü deriler olsa bile çok fazla vurgulamadan, işini görerek bir kat ruj olarak üzerinden geçiyor. İçeriğinde de birkaç çeşit bitkisel yağ bulunuyor.

Tom Ford rujlar sadece Harvey Nichols değil, aynı zamanda bazı Sevil Parfümeri mağazalarında da bulunuyor. Serideki rujların fiyatı 133 lira.
 Böyle mükemmel bir formülü görür görmez cebim doğru düzgün para gördükçe elimdeki seriyi genişletmeye karar verdim. Muhtemelen bir sonraki seçimim Spanish Pink olacak.
Makeup and Beauty Blog'un sahibesinin dediği gibi, "hayatının geri kalanında tek bir rujun olacak deseler, Tom Ford Violet Fatale'ı seçerim".

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

7 Şubat 2014 Cuma

Alışveriş: Tom Ford, Lancome & L'oreal

Herkese merhaba!

Uzun zamandır bir şey yazamadım bloga, ama Twitter hesabımı takip edenler bilir, bir süredir bugünkü alışverişim için plan yapmakla meşguldüm. Sonunda alışveriş yapmamı benim gibi bekleyen herkesi rahatlatacağım, çünkü bugün bu yük üstümden atılmış oldu.

2012 Ekim ayı sonundan, yani Tom Ford kozmetik ürünlerini Harvey Nichols'da gördüğüm ilk günden beri aklımda olan Frantic Pink allık, aylar önceki istek listemde de vardı. Son birkaç gündür internet başında durmadan araştırıp renk beğenirken bugün bir allık+2 ruj alma planıyla yola çıktığımdan rujlarda Spanish Pink ve Violet Fatale'ı alacaktım ama Spanish Pink'i beni çok da "vur"madığı için başka baharlara erteledim. Violet Fatale'a dener denemez vuruldum!
Özellikle uzun bir düşün-taşın işleminden sonra burada üçüncü bir Tom Ford ürünü aldım ki, kullanabilecek miyim, o kadar vahşi olabilecek miyim, merak ediyorum.
(GÖZLERİ DOLU DOLU) 
Evet, sonunda Tom Ford'un allık fırçası benim. 




Bugün şansıma neredeyse her yerde indirim vardı. İkinci durağım Debenhams'da yine birkaç gündür listemin başlarında yer eden Lancome Mousse Eclat ve kendi cilt tipime uygun olan Lancome toniği %20 indirimle aldım. Hala fiyatı uygun, iyi nemlendiren bir göz kremi arıyorum ve dün akşam Boyner'in sitesinde gördüğüm H2O markasının göz kremini alacakken Lancome temsilcisinin uygun fiyatlı bir şey alma isteğim üzerine tavsiyesi olan L'oreal göz kremini de yanına ekledim, onda da %30 indirim vardı. İtiraf ediyorum, en az 3 aydır göz kremim yoktu. Toniğim yeni bitmişti, temizleyicim de bitmek üzere.


Bunların hepsinden önce, sizlere hediye edeceğim, kendime almış kadar heyecanlanmama sebep olan The Balm Voyage paleti aldım. Kendisi yakında güzel bir çekiliş ile aranızdan birinin olacak. Şimdiden kazanan adına heyecanlıyım.


Tom Ford'un fiyatları dudak uçuklatmasa daha bir sürü şey eklenirdi bugünkü bu alışverişe ama böyle bile yeterince gözümü doyurdu. Buradaki her bir ürünün değerlendirmesi zamanla blogdaki yerini alacak.

Cidden merak ediyorum, tamamen satış danışmanının "gazına" gelerek aldığım L'oreal göz kremini kullananınız var mı? Lütfen yorumlarınızı bırakmayı unutmayın, kendisi bu geceden itibaren, son zerresine varana kadar benimle olacak.

Sizler son zamanlarda neler aldınız?

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!